HÜDAPAR’dan bir “öteki” inşa etmeye çalıştılar, olmadı olmuyor.

“Herkes milli bir o milli değil” tarzında operasyon çektiler, olmadı olmuyor.

“Bakın parti programında şunu bunu yazmışlar” diyerek kitaba saldırır gibi saldırdılar, niyet okudular, uydurdukça uydurdular, hep beraber didik didik edip suç üretmeye çalıştılar, olmadı, olmuyor.

Seçim beyannamesinde “bakın zina suç sayılsın, karma eğitime son verilsin diyorlar” diye bağırarak kendilerince seküler duyarlılığa seslendiler, belki Avrupa’dan bir itiraz gelir diye denediler olmadı, olmuyor.

“Bakın her protokolde Zekeriya Yapıcıoğlu da çıkmaya başladı, nerde bu devlet” diye küplere biniyorlar olmadı, olmuyor.

Eski defterleri karıştırıyorlar, binlerce defa kullandıkları son kullanma tarihi çoktan geçmiş malzemelerden yeniden algı üretmeye kalkıyorlar olmadı, olmuyor.

Gazetecisi, sunucusu, yorumcusu, siyasetçisi el ele kol kola bütün yetenekleriyle asılıyorlar; kimi “Taliban” diyor, kimi “siyasal İslamcı” hatta “kelle kesen” diyen bile var, her gün yeniden düşünüyorlar, daha tesirli daha çarpıcı neler bulabiliriz diye yırtınıyorlar, olmadı, olmuyor.

Oysa kendi cenahlarından gelen hiçbir cümleyi sorgulama ihtiyacı duymayan hazır kıta tabanlarından başka hiç kimse ikna olmadı, olmuyor. 

Hala dillerinden, haberlerinden, analizlerinden, endişelerinden, uyarılarından düşmüyor.

Çok korkuyorlar çok.

İşte HÜDAPAR’lı diyecekleri ve elinde silah olan bir tane militan fotoğrafı bulamadıkları için korkuyorlar.

HÜDAPAR gönüllülerinin çok büyük kalabalıkları Peygamber Sevdası ile meydanlara toplayıp salavatlar, tekbirler, mevlüdlerle; herkesin gıpta ile izlediği faydalı etkinlikler yaptıkları için korkuyorlar.

Yine bu cenahın gençleri depremin ilk gününden beri iki aydır sürekli depremzedelerin yaralarını sarmak için gece gündüz çalışıp hayırseverlerin yardımlarını ulaştırdıkları için korkuyorlar.

HÜDAPAR, adalet, hakkaniyet, doğruluk, dürüstlük şiarıyla yola çıkıp, “yanlış adayla kazanmaktansa doğru adayla kaybetmeyi tercih ederiz” dedikleri için korkuyorlar.

“Neslimiz imandan, ilimden, ibadetten, güzel ahlaktan kopmamalı, ailemiz sağlam olmalı” dediği için korkuyorlar.

Korkuları HÜDAPAR’la halk arasına örülen örümcek ağlarının, yalan duvarlarının yıkılıyor olması.

HÜDAPAR taraftarlarının samimiyetinden, ihlasından, mertliğinden, mütevazi, izzetli, vakarlı, edepli, sabırlı ve sebatkar tavrından korkuyorlar.

Necasetin dibinde debelenenler temizlikten, saflıktan, arınmışlıktan korkuyorlar.

Karanlığın kaymağını yiyenler, güneşin nurundan nefret ediyorlar.

Cehaletin haydutları, laik yobazlığın bekçileri, paganist mabetlerin rahipleri güttükleri sürülerin dağılmasından korkuyorlar.

Peki ya yedi kat göklerden gelen karar; “siz istemeseniz bile” bu devranda da “nurunu tamamlamak” istemişse?

Peki ya nice zamandır zulümlerinizle inim inim inlettiğiniz mazlumların ahının dünyada da tutacağı zamana denk gelmişseniz.

Peki ya “Hasbünallahü ve ni’mel Vekil” diyenlerin Vekil’i, duaların icabet saatinde mülkü dilediğine vermeyi murad etmişse..

Devam edecekler.

Hiç kimseyi kandıramasalar bile kendilerini tatmin etmek için.

Görevleri icabı..