Akil adamlar evvela Türkçe`nin azizliğine uğruyor. Çünkü Arapça`daki -ayn harfiyle uzatılan elifin ikisi de Türkçe`de -a sesiyle yazılıyor. Yine -kaf harfiyle -kef harfinin ikisi de -k sesiyle yazılıyor. Dolayısıyla Türkçe`de yazılışı aynı olduğu halde -ayn ve -kaf harfinden akıllı adamlar, uzatılan -elif ile -kef harfinden ise yiyici adamlar manası çıkıyor.
Akil adamların sorunu sadece yiyici olma ihtimalleriyle sınırlı değil. İçlerinde Leyla Zana, Dink`in avukatı Fethiye Çetin, tiyatro sanatçısı Jülide Kural gibi kadınların da bulunacağı iddialarından hareketle Gülay Göktürk`ün dediği gibi isminin akil adamlar değil akil insanlar şeklinde olmasının lüzumu da ayrı bir dert ki, BDP eş başkanına göre bu komisyon, akil adamlar değil akil kadınlar komisyonu olmalı. Çünkü ona göre bu savaşı erkekler çıkardı ama kadınlar çözmeli.
Tabi hangi kadınlar diye sormaya gerek yok çünkü bu soruyu, ‘namusları özgürlük olan kadınlar` diye önceden cevaplamışlardı zaten.
Bu akıllı-yiyici adamların veya insanların veya kadınların başka bir sorunu daha var. O da AK Parti yönetiminin şimdiden aklını karıştırmış olmaları. Çünkü AK Parti Siyasi İşler Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, bu komisyonun işinden ve muhtemel hangi ismlerden oluşacağından bahsederken partinin Siyasi Ve Hukuki Işler Başkan Yardımcısı Cuma İçten, AK Parti`nin böyle bir çalışması olmadığını, bunun medya tarafından uydurulduğunu, milletvekilleri akil iken ayrıca başka akillere ihtiyacın olmadığını söylüyor.
Şimdi kimin nasıl ve ne amaçla keşfettiğini akılların tam kestiremediği bu yeni canlı türünün diğer bir sorunu da habitatları, popülasyonları ve fonksiyonları… Yani akıllı ve yiyici olan bu adamlar, bu insanlar yani bu varlıklar nereden seçilecek, sayıları ne kadar olacak, neye nasıl etki edecekler? Öyle ya, akil olarak tayin edilenlerden mesela Kadir İnanır, ‘Tatar Ramazan` rolü mü oynayacak yoksa sürece ateist bir katkı mı yapacak? Her düşünceden, her meslekten, her dinden, her milletten, her cinsiyetten, her partiden ve her bölgeden mi seçilecekler yoksa kim olursa olsun gelecekte AK Parti rozeti takılması öngörülen ya da Öcalan`la problem yaşamayacak medyada isim yapmış kişilerden mi seçilecekler?
Akil varlıklar meselesinde bir de devlet ve hükümet cephesi var. Evvela komisyon deyince insanların zihnine en son Uludere olayını araştıran komisyon geliyor. Bu komisyonun da ne amaçla kurulduğu ve neyi başardığı ortada iken adı sanı ne olursa olsun devletin önayak olacağı yeni bir komisyonun kime ve neye hizmet edeceği, neticelerinin ne olacağını kestirmek çok zor değil.
İkincisi; Sayın Cuma İçten`in belirttiği gibi ‘Devletin vekillerinin eli armut mu topluyor ki, çözüm sürecini kırk yamalı bohçaya sarma gereği duyuyorlar` şeklindeki itirazlar var. Yani, ‘Öcalan çözüm için meclisi adres gösterdi, eh şimdi onun dediğini yapmak devletin onuruna yakışmaz. En iyisi ömrü süreçle sınırlı atanmış bir topluluk olsun. Top bunlara atılsın, onlar da dilediklerine pas atsın, gol olursa ne âlâ; olmazsa yeni bir takım, yeni oyuncular ve yeni kurallarla devam edilir` biçimindeki plana karşı çıkanlara ne denecek?
Üçüncüsü, akilliğin formatıyla ilgili... Birileri akıllılar arasına alındığında diğerlerine verilecek cevaba karşı ne kadar bir hoşgörü bekleniyor. “Efendim bunları akıllılar arasına seçtik ama bu, sizin aklınızın bu işlere ermediği anlamına gelmiyor. Hani siz de çok akıllısınız ama bu biraz teknik bir konu, lütfen anlayış gösterin” denilip geçiştirilecek kadar basit bir meseleden mi bahsediliyor yoksa örtülü bir ‘en akıllılar bunlardı ne yapalım` vurgusu mu var?
Dördüncüsü de bu akil varlıkların sızdırmazlık garantisi var mı diye itiraz edenler var. Her birine çay ikram eden bir çaycı, her birinin sürekli okuduğu bir gazete olacağına göre sızdırmazlık garantileri yok. Kur`an üzerine yemin etmeleri de laikliğe aykırı olacağına göre bu akıl küplerinin bilgi ve belge sızdırmaları durumunda kimin aklı devreye girecek?
Sızıntı demişken BDP`li vekillerin Pensilvanya ile görüşme hazırlığı, Öcalan özrünü iletme dışında acaba ne gibi bir akillik barındırıyor? Bunu da bekleyip göreceğiz.