Devleti elinden alındığı günden beri şu Müslüman ahali, bir o yana bir bu yana savrulup dururken, dikkati, Rusya’nın aldığı karara çevrildi. Küresel cinsi sapık çetelerin medyada ve herhangi bir alanda propagandası resmen yasaklandı. Türkiye’de ise halihazırda bu konuda herhangi bir engel bulunmuyor. Ve tam bu günlerde kimi Avrupa ülkelerinde Asya ve Afrika’dan gelen mültecilere, cinsi sapıklarla beraberliklerini ispatlamaları halinde oturum ve vatandaşlık verildiğine dair haberler çıktı.  

1926 yılında İsviçre’den aldıkları Medeni Kanun’la, Müslüman aileyi, çekirdek haline getirip kapitalist keyfin çerezi yapanların, sonrasında sağ/muhafazakar yönetimler eliyle çıkarttıkları güncellemeler de yine Batıdaki ailesiz odakların istediği gibiydi.

Esasen, Müslüman toplumun devlete olan ihtiyacı en çok aile konusunda kendini belli etmektedir. Çünkü mesela zina haramdır, buna karşı devlet, yaptırımıyla müdahil olmadığında namusun korunması bireylere kalır ki, bu vaziyet de şu memleketin yüz yıldır yaşadığı ve mürtetlere, İslam karşıtı hayli malzeme veren karmaşık bir durum çıkarır.  

Yine nikahtan tutun, boşanmaya ve mirasa varıncaya kadar, İslam, müntesiplerine birçok sosyal sorumluluk yükler. Bunların ihyası, icrası, idamesi ve idaresi ise devletsiz mümkün değildir.

Çocukların iman, edep, ahlak ve marifetle/ilimle büyümesi de devletsiz zordur.

Haliyle Müslüman ahalinin devletini dinsizleştirirseniz, memleketi nikahsızların, dişiperestlerin, cinsi sapıkların, cehalet ideolojilerinin cirit attığı korumasız acınası bir sahaya dönüştürürsünüz.

Şimdi fuhşiyatın her türlüsünü yasaklayan hükümlerin “şeriat” bağlamında anlaşılacağı için konuşulamadığı şu mazlum coğrafyada, Rusların kendi nesillerinin geleceği için aldıkları tedbire şaşırıyoruz.

Efendimiz(sav), Hadis-i Şeriflerinde, adeta, kendi dinine sahip çıkmayan gafil ehl-i kıbleyi uyarıyor: “Allah, bu dini facirlerin / fasıkların eliyle de güçlendirir." (Buharî, Cihad, 182)

Düşünsenize, gayrimüslim ülkeler, yavaş yavaş adına İslam demeden, devlet eliyle birer birer şeriatın ahkamını kabul etmeye başlıyorlar ve laik cumhuriyet, zoraki onları izliyor.

Küreselcilere karşı savaşın zeminini genişletme çabası şeklinde bile okunsa, Rusya’nın her gün daha da zıvanadan çıkan cinsi sapkınlara karşı duruşunu öyle sıradan basit bir tavır gibi görmek doğru olmaz. Hatta Rusların sicilleri ve perde gerisinde niyetleri ne olursa olsun bu yasanın şu alemde kendilerine müspet bir geri dönüşü de olacaktır. 

Hani sahabeden (Allah hepsinden razı olsun) Hakîm bin Hizâm(ra), bir gün Resulullah(sav)’e; “Ey Allah`ın Resûlü! Ben câhiliye döneminde bile fakir fukaraya sadaka veren, köle azat eden, akrabalarımla iyi geçinen bir kimseydim. Bu iyiliklerim sebebiyle bana herhangi bir ecir var mı?” diye sorunca Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştu: “Sen, yaptığın iyiliklerle Müslüman oldun.” (Buhârî, “Cenâiz” 23)

Rusya’nın şu iyiliği, onun cürümlerini elbette ki örtmez, yalnız arkasında durursa, onu başka bir müspet hale de ulaştırabilir.

Türkiye, son zamanlarda nüfusun çok hızlı biçimde yaşlanması, evlilik yaşının otuzu geçmesi, boşanmaların tavan yapması, feminist ve sapkın çetelerin kimi önemli mevzileri ele geçirmeleri karşısında hayli ağır davranıyor. Anayasaya konulacağı söylenen madde önemli ancak daha somut, daha hızlı, daha büyük adımlara ihtiyaç var.

Yoksa ilerde devleti dininden koparılan halkın hepsi Allah muhafaza büyük bir tehlike altında. Vebal öncelikle bunu görüp de yetkileriyle yeterli çabayı göstermeyenlerin üzerinedir.