Şeytana düşmanlık etmeyenler bir süre sonra şeytanlaşırlar.  Nefsinin heva ve hevesine karşı durmayanlar bir süre sonra şımarırlar, bencilleşirler, alçalırlar.

Zulme karşı direnmeyen önce zulmü kanıksayarak sonra zulme seyirci kalarak zulmeder, ardından da kendisine zulmedenlerin yolunda giderek zalimleşir.

Batıla, küfre, dalalete, çürümeye sesini çıkarmayan kişi, nefret ettiklerinin bir süre sonra doğrudan ya da dolaylı neferi haline gelir.

Fitne ve fesadın varlığını sorun etmeyenler, bir süre sonra bizzat faili haline geldikleri o bozgunculuğu bir de ıslah faaliyeti diye savunurlar.

Bozuk akışı değiştirmeyen kimse bir süre sonra kendisini o akışın içinde bulur. 

Arap Edebiyatının en büyük şairlerinden olan Ahmet Şevki (1868-1932)’ye ait olan “Hayat iman ve cihaddır” sözü slogan olmanın ötesinde yukarda bahsettiğimiz hakikatin özetidir. Asırlar önce ibn-i Kayyum el Cezvi de (1292-1350) “Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resûlü'nün çağrısına uyun..” (Enfal 24) ayetinin tefsirinde, “dünyada, berzahta ve ahirette müminlere hayat veren şeylerin en büyüğü cihaddır” der. Daha önceki asırlarda yaşamış Vahidi, İbn-i İshak gibi birçok alim de aynı şekilde hayatı cihad/direniş olarak tarif ederler.

Bir toplumda bozuk giden şeylere itirazlar kısıldığında, tepkiler sönükleştiğinde orası kabristan oluyor demektir.

Aile kurumu yoğun ateş altında, can çekişiyor. Şiddeti korkunç hızda artan küresel yıkım, laikliğin de sunduğu fırsatlarla memleketin altını oyuyor.

Bu bir deprem gibi değil. Göz göre göre geliyor, bağıra bağıra yıkıyor.

Tedbir alınmalı diyoruz. Sedler oluşturulmalı, herkese muhafaza bilinci vermek de yetmez herkes ailenin askeri olarak vazifeye alınmalı.

Daha somut söyleyelim:

Tüm milli eğitim personeli, diyanet personeli ve diğer kamu çalışanları aileyi kurtarmak için acil kurtarma görevlisi yapılmalı.

İlkokuldan itibaren ailenin huzur ve iyi geçimini hedefleyen dersler konulmalı. Her kademede sınavlara girenler aile soruları da cevaplamalı.

Aile yuvasının selametine yönelik kurslar, enstitüler, vakıflar desteklenmeli, teknofest benzeri fuarlar, yarışmalar vs. bu konuda da devreye girmeli.

Aileye zarar veren kurum, adı aile bakanlığı da olsa lağvedilmeli.

Aile kurmayı zorlaştıran tüm olumsuzluklara karşı ivedilikle harekete geçilmeli. Masraflardan çekindiği için evliliği geciktirenlerin bu endişesini giderecek ciddi adımlar atılmalı.

Feminist organizasyonlar ve onların lanetli fonları iptal edilmeli. Başta bu tür fıtrat düşmanları olmak üzere ne kadar sapkın oluşum ve onlara yardım ve yataklık yapan varsa hepsi vatan haini ilan edilmeli.

Kadın, elbette ki serserilerin keyfi eziyetlerinden korunmalı ancak bu yapılırken de fabrika ayarlarıyla oynanmamalı, erkek/koca rolü de madara edilmemeli.

Ailelerin ihtiyaç duyduğu maneviyatı karşılamak üzere her noktada ahlak ve edep işlenmeli.

Fuhşiyatı özendiren tüm TV ve internet yayınlarına göz açtırmamalı.

Camiler, okullar aileyi ıslah için de aktif edilmeli.

Aile kuranlar ve çocuk sayısı artanlar ödüllendirilmeli.

Aile kurumu için İslam ülkeleri ile ortak çalışmalar yürütülmeli.

Ailesizliğe karşı bu cihadı vermediğimiz zaman, sessiz sedasız tarih ve coğrafya sahnesinden silinip gideceğiz. Bunun lamı cimi yok, Türk’ü Kürd’ü, Arab’ı yok, dindarı rüküşü yok, iktidarı muhalefeti yok.

Bu konuda anayasa değişikliği de açık ve net olmalı. Yine “seküler kadıncı” küresel çetelerin istediği olmamalı.

Herkese mesuliyet yüklenmeli.

Yoksa bu intiharın, bu kıyımın vebali herkesin üzerinedir.