Bir çikolata firması, bayram öncesinde evlerine şeker aldıkları halde, kimsenin kendileriyle bayramlaşmaya gelmediği yalnız yaşayan karı kocanın hazin halini kurgulamıştı.

Japonya’da ve bir çok Avrupa ülkesinde “yalnızlık bakanlığı”nın bir zaruret haline gelmesinin ardından bunun, batıyla çok ileri düzeyde yakınlaşan ülkelerde de yakın süreçte kurulacağı ortada.

Ailesizliğin, dolayısıyla sorumsuzluğun yaygın hale getirdiği bireyselleşme şımarıklığının kendi sonlarını getirdiğini bilmeleri de bir şeyi değiştirmiyor. Çünkü onlarda, yaratılıştan gelen sosyalleşme ihtiyacı bu coğrafyada olduğu gibi, “yalnızlık Allah’a mahsustur” diye terennüm edilen bir iman temeline dayandırılmıyor. Aksine “kendine iyi bak” mottosuyla çarpıtılıyor.

Aydınlanma, sanayileşme, kentleşme, otomasyon ve yapay zeka piramidinin ışıltılı konforunda; “Allah’ın birleştirilmesini emrettiği bağları” koparan modern sekülerlik sürekli daha fazla yalnızlık hedefiyle kendini güncelliyor. İşte korkunç bir hızda yalnızlaşan yitik insanı, bu girdaptan kurtaracak tek çare tevhidin birleyen/birleştiren özelliğinden başka bir şey değildir.

Bayramların, mukaddes zaman ve mekanların insanın bilinçaltına söylediği hakikat de budur.

O yüzden; “Toplulukta rahmet, ayrılıkta azap vardır.” buyrulmuştur. (Münâvî 3/470)

O yüzden; “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın...” (Ali İmran suresi 103) diye emredilmiştir.

Bazen kardeşlerle piknik yahut bir oyun oynamak mı yoksa fert halinde, köşeye çekilip ilim ve zikirle meşgul olmak mı daha iyidir diye bir münazara bahsi açarız. Üstad burada durmamız gereken yeri şöyle açıklar: “Böyle küçük meseleler için kıymettar vaktimi sarf etmekten ise o çok kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymettar şeylere sarf edeceğim deyip çekilerek, ittifakı zayıflaştırmayınız. Çünkü bu manevî cihadda küçük mesele zannettiğiniz, çok büyük olabilir.” (Yirminci Lema)

Birbirini sevmesi gerekenlerin arasındaki muhabbeti artıran hususlardan biri de “nitelikli beraberlik” olduğuna göre bu birlikteliğe yapılacak yatırım hafife alınmamalıdır.

Misafir ağırlarken, ziyarete giderken, sofraya otururken, izlerken, dinlerken, dinlenirken, istişare ederken, amel ederken zaman, zemin, zihin birlikteliğini artırma çabasında olan eşler, aileler ve bu minvalde aynı ideali paylaşan insan kümeleri aslında fıtratla, kosmozla, vahiyle barışmayı seçmişlerdir.

Şimdi bir çok mefhumu bu hakikate göre yeniden tarif etmek lazım. Mesela, “yemeğin lezzeti” değil, “bir arada yenilen yemeğin lezzeti”. “Bayram sevinci” değil, ses ve görüntüyle dahi olsa yanyana gelen “gönüllerin buluştuğu bayram sevinci”. “Kurban eti” değil, büyük kısmı dağıtılmış, ikram edilmiş “amel defterimizde yani asıl bize kalan kurban eti”. “Güzel kitap” değil, “beraberce müzakere edilen güzel kitap”. “(meşru manada) sinema keyfi” değil, “birlikte seyredilen sinema keyfi”. “Yolun sefası veya cefası” değil, “birlikte yürünen yolun sefası”.

Bu konuda bir çok hadis sıralayabiliriz: Vahşî bin Harp’in (ra) naklettiğine göre sahâbîlerden bazıları: Yâ Resûlallâh! Yemek yiyoruz fakat doymuyoruz, dediler. Efendimiz(sav): “Herhâlde ayrı ayrı yiyorsunuz!” deyince: “Evet, öyle yapıyoruz” dediler. Allah Resûlü de: “Birlikte yiyiniz ve besmele çekiniz ki yemeğiniz bereketlensin.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Et‘ime, 14)

Yine bir bayram -ki geçmiş bayramınız mübarek olsun- İslam beldeleri açısından öyle bereketli, öyle feyizli, öyle hikmetli, öyle rahmeti celb edecek şekilde eda olundu ki, bunun dergah-ı ilahide nice cemalî karşılıkları olacaktır. Umut Kervanı Vakfı, İHO Ebrar, Avrupa Yetimeli, Yetimder, İHH gibi yüzlerce hayır kuruluşu, hayır sahiplerinin kurbanlarını yoksullarla buluşturdular.

Bunun için binlerce gönüllü, sırf azalarımızla, bir başka ifadeyle Rabbimizle aramız açılmasın diye eşlerinden, çocuklarından, anne babalarından uzakta büyük fedakarlıklarla çalıştılar, çabaladılar. Allah hepsinden razı olsun. IHH aktivistlerinden üç kişi de bu yolda can verdiler. Allah rahmet eylesin.

            Ve beraberliğin herhalde en ulvi lezzetini tadanlardan Kurban yarenlerini de bir kere rahmet ve minnetle yad ediyoruz:

 Selam olsun Riyad’a, Hasan’a, Hüseyn’e, Turan’a, Yasin’e…