1830 dan 1962 ye kadar işgal ettiği Cezayir`de milyonlarca Cezayirliyi katleden milyonlarcasını oradan oraya sürerek 8 bin köyü yok eden ve 1994 yılında Ruanda da bir milyon Tutsi ve Hutu kabile mensuplarını öldürten Fransa kana doymamış olacak ki bugün yeniden öldürmek için Mali`de.
Fransa cumhurbaşkanının geçen ay, katliamlar için özür dilemeyeceklerini söylemesi de aynı noktada durdukları anlamına geliyor. Daha önce Fransa`nın katliamlarını belgeleyen BM, bugün Fransa`yı destekliyor. Çünkü şu anda Fransa, İslamcılarla mücadele için gittiğini söylüyor. Unuttuğumuz İslam ümmetinin mazlum bir parçası olan Mali, işgalcilerin şimdilerdeki son kurbanı oldu.
Daha önce 70 yıl o bölgeyi işgal ederek sömürü ve katliama tabi tutan Fransa bu defa bölgedeki zengin yeraltı kaynaklarının Müslümanların kontrolüne geçmemesi için tekrar orada. Yaklaşık bir haftadır çocuklar dâhil çok sayıda sivili katletti bile. Bir zamanlar dünyanın en zengin ülkelerinden olan Mali, batının modern, çağdaş, medeni(!), aydın ve laik ülkeleri tarafından soyulduktan sonra, bugün on beş milyon nüfusa sahip olsa da, zalimlerin işgaline karşı direniyor, Haçlılara karşı İslam`ın orada yaşaması için mücadele ediyor. Darbe yaptırdıkları subayların Müslümanlara karşı yetersiz kalması nedeniyle, onlara lütfedip yardıma gidiyor Fransa. Yanında Belçika, Hollanda, İngiltere ve Almanya ile birlikte gidiyor.
Son yüzyıl Müslümanlarını kıyamet gününde çok çetin bir Afrika sorgusu bekliyor. Bundan takriben yüz yıl önce Trablus`ta, Cezayir`de katledilen milyonlarca Müslümanın sorgusu bu. Somali ve Etiyopya başta olmak üzere açlıktan ölen(öldürülen) milyonlarca Müslümanın sorgusu. Zalimlere terkedilen İslam coğrafyalarının zenginliklerinin sorgusu.
Arap baharının özellikle Afrika`nın kuzeyinden başlayarak yayılması ve sonucunda İslam toplumlarının elde ettiği kazanımlar, bu defa işgalcilerin işini orta vadede biraz zor kılacak gibi gözükse de, ABD önderliğindeki işgal ve sindirmelere karşı İslam ümmetinin bölük pörçük vaziyeti, katliam ve sömürünün bir süre daha devam edeceği ve dolayısıyla ahiretteki hesabımızın da kabaracağı anlamına geliyor.
Ancak bu müdahalenin ortaya çıkardığı bazı gerçekler var ki bunlar mevcut resimden daha büyük.
Afrika`dan sorumlu en üst düzey Amerikan yetkilisi General Carter Hamm, ABD`nin eğittiği bir takım Mali askerlerinin İslamcılarının safına geçmelerinin çok büyük bir hayal kırıklığı yarattığını söylüyor ve Fransa`yı desteklediklerini belirtiyor. Afrika`nın Sahel bölgesinde, İslamcılarla savaşmaları için askerleri eğitmek amacıyla ABD`nin yüz milyonlarca dolar harcadığını da batılı ajanslar bu vesileyle kaydediyorlar. Ve ABD, bu yıl içerisinde 36 Afrika ülkesine asker yerleştireceğini, bu ülkelerin ordularını eğitip iyi çalışmalarını sağlayacaklarını ve gelecekteki krizler için önlem olacaklarını açıkladı.
ABD`nin 2008 yılında Africom adıyla, Afrika`yı değiştirmek için kurduğu orduya, petrol ve gaza ulaşımı sağlamak, İslamcı grupları etkisiz hale getirmek, Afrika ülkelerini dönüştürmek şeklinde üç görev verdiğini de böylece tekrar hatırlamış olduk.
Çin`in Afrika`ya uzanması, ABD ve diğer batılı ülkelerin ikinci bir korkusu ve eskiden buraları sömürmüş olmaları hasebiyle, ‘burası babamızın malıdır` havasında hâkimiyet terörü estirmeleri de diğer bir konu.
Erdoğan`ın son Afrika ziyareti de ticari olduğu kadar, Osmanlı`dan gelen geçmiş bağlara yönelik bir vurguyla, ‘burada başkasından farklı olarak biz de vardık` mesajı verme amaçlıydı.
Hâsılı, İslam ümmeti bugün her zamankinden daha fazla ittihada ve birleşmeye muhtaç. Ayrılığa ve ihtilafa değil. Aksi halde dünya ve ahirette kaybedeceği çok şey var.