Müslümanlar, bugün elliden fazla ülkede çoğunluktalar ve dünyanın her ülkesinde de varlar.

Allah’ı bir, Kitabı bir, Peygamberi bir, kıblesi bir, imanı, ahkâmı, ibadeti, ahlakı bir olan ve kardeş ilan edilen müminler, normalde farklı coğrafyalarda yaşasalar da sevinçleri ve kederleri de bir. Ramazan ve Kurban Bayramlarının neşesi, Mescid-i Aksa’nın hüznü gibi. Peki ortak sevinçler ve üzüntüler bu kadarla mı sınırlı?

Darbecilerin eliyle binlercesinin katledilip 60 binden fazlasının da zindanlara atıldığı Mısır’daki kardeşleri için İstanbul’daki Müslümanın; “Ya Rab, onları izzetli bir şekilde kurtar, düşmanlarını zelil eyle” diye dua etmemesi mümkün müdür?

Siyonist işgal rejiminin esir tuttuğu Filistinli hamile kadın Enhar Eddik’in mektubunda; “Evdeki kızımı inanılmaz derecede çok özledim. Kalbim bana acı veriyor. Ona sarılmaya çok ihtiyacım var. Kalbimdeki acı satırlara yazılamayacak şekilde... Sizden uzak doğum yaparsam ne yapayım? Ellerim kelepçeli doğum yapacağım. Siz zindanda elleri kelepçeli ameliyatlı doğum nedir bilir misiniz?!” diye devam eden satırları okuyan ya da daha geçen günlerde yine aynı katillerin kurşunlarıyla can veren 12 yaşındaki Gazze’li Ömer’in cenazesini gören Ardahan’daki bir Müslümanın içinin parçalanıp da; “Ya Allah, ya Kahhar, ya Cebbar zalimleri kahreyle” diye inlememesi mümkün müdür?

Ya da Türkiye’nin kuzeyindeki sel felaketinde yüze yakın kişinin can vermesi haberini duyan Malezya’daki Müslümanın üzülerek, “Allah’ım onlara yardım eyle” diye niyazda bulunmaması mümkün müdür?

Yine dünyanın süper lanetinin şimdiye kadar işlediği cürümler yetmezmiş gibi kaçarken de 150’den fazla Afganlı sivili havaalanı çevresinde öldürdüğünü gören Nijerya’daki Müslümanın, “Allah’ım onların devletini sana havale ediyoruz” dememesi mümkün mü?

Peygamber Efendimiz(sav), Uhud sonrasında Ensar’ın evlerinde ağlama sesleri duyunca gözyaşlarını tutamayıp “amcam Hamza’ya neden ağlayan yok” dediğini ve bunu duyan ashabın Hz. Hamza için de ağlamaya başladığını biliriz.

Tamam bu, onlar o anda kendi acılarına yanarken oldu ve hemen hatalarını anlayıp döndüler. 

Allah aşkına, yakındaki/uzaktaki kardeşleri için harekete geçmesini filan bırakın hislerini dahi kıpırdatmayan Müslümandan ne hayır gelir?

Yukarda acılardan bahsettik. Sevinçler de aynı değil mi? Ayasofya Camii’nin esaretten kurtarılmasına tüm dünya Müslümanlarının nasıl sevindiklerini gördük. Ramazan ayında Filistin’deki direnişin başarısına yine takdirleri ve tebrikleri gördük.

Şimdi onlardan çok daha büyüğü Afganistan için gösterilmeli değil mi?

Bu kadar yıkım ve katliamla beraber, herkese terörist dedirttiği Taliban’la, kuzu kuzu masaya oturan ve 2 trilyon dolar zararı yanında, tüm dünyanın gözleri önünde, bıraktığı devasa ganimetle ağır bir hezimete uğradığını itiraf eden ABD’nin bu zelil durumu karşısında dünya Müslümanlarında, sahiden dişe dokunur bir sevinç gören var mı?

Hani nerede sevinçleri? Nerede kutlamaları?

Ayet-i kerimede dinleri muharref de olsa Hristiyan olan Rumların putperest Sasaniler karşısında kazanacakları zaferden haber verilirken, “O gün müminler Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler.” (Rum 4) buyrulur.

Putperest karşısında Hristiyan’ın başarısı için bile sevinecek olan Müslümanların, bugünün en azgın postmodern müşriklerinin mazlum bir İslam halkı tarafından mağlup edilmesine sevinmemelerinin hiçbir izahı olamaz. 

Dünya Müslümanları bayram etmek için daha neyi bekliyorlar. Dünyanın baş belasının yağmaladığı her şeyi kendilerine geri iade ederken bin parçaya bölünüp yıkılmasını mı?

İslam aleminin şu duygusuzluğuna bakar mısınız? Bu kadar zulmedip de defolup giden gerçek ABD değil de çizgi kahraman Gargamel ve kedisi Azman’mış gibi ruhsuzlar. Afganistan’da zafer kazananlar Müslümanlar değil de Romalılarmış gibi sessizler.

Yahu anladık, herkesin içinde kıpır kıpır bir alkış, bir oh, bir çok şükür illa ki var.

Eyvallah da bu kadar iri bir zalimin bu kadar büyük bir yenilgisi için, üstelik de Müslüman bir coğrafyadaki mağlubiyeti için böyle çaktırmadan sevinmek de ne oluyor?

Allah-ü Teala’nın, İslam alemine bu müthiş nusreti üzerine, bayram etmek için daha ne gerekiyor?

Mehdi’nin, Mesih’in gelip de zaferi müjdelemesi filan mı?