Hatırlayacaksınız, geçen seçimlerde, MHP`nin 16 yıl aradan sonra gittiği, Diyarbakır mitinginde, Bahçeli, on beş sayfayı bulan bir konuşma yapmıştı. ‘Ne mutlu Türküm diyene` cümlesiyle bitirdiği konuşmasında sadece iki yerde Kürt kelimesini, üstelik ‘Kürt kökenli` biçiminde kullanmasının nedeni, herhalde muhataplarına, “siz, Kürt kökenli Türklersiniz(!)” demek içindi. Solculuk karşıtlığı ile bugünlere kadar gelebilen MHP`nin, kendisine Kemalizmi, esas ideoloji seçmesi doğası gereği idi.

Bugün CHP`nin M. Kemal`e ve Kemalizme sahip çıkmasının asıl nedeni elbette ki, Kemalizm`in, dini inkâr eden laiklik ilkesi ve İslam karşıtlığıdır. Devletin en temel ilkesi de laiklik, yani yerel pratiği ile İslam ahkâmına sıfır tolerans olduğuna göre CHP çok rahattır. MHP`nin, Kemalizme neredeyse CHP`den daha fazla sahip çıkmasının asıl nedeni ise tabi ki, Bahçelinin mezkur konuşmasının son cümlesinin özetlediği malum ulusçuluktur. Yine devletin diğer referansı da Kemalizm milliyetçiliği olduğuna göre MHP de çok rahattır.
Devleti koruyan ordu ve yargı gibi kurumlar dolayısıyla CHP ve MHP` yi de hem fikren hem de cismen müdafaa ve muhafaza etmekte idi. Bu iki partinin milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması konusundaki ısrarcı rahatlıkları da bundandır.

Hâlihazırda, Kemalizm, -seçimlerde esen rüzgârlar bir yana- bugün yüzde 14`ü CHP, yüzde 6`si MHP`den olmak üzere, yaklaşık yüzde 20`lik bir kemik tabana sahiptir. MHP`yi besleyen sağ sol çatışmaları ve asker cenazelerine rağmen bir türlü gelişememesi, yine CHP`yi besleyen medya, sanat, sermaye, ordu ve neredeyse tüm kurumlara rağmen bir türlü gerilemekten kurtulamaması sadece ulusçuluk ve solculuğun küresel tükenişi ile açıklanamaz.
MHP ve CHP Kemalizm`e sarılıp, varlığını sürdürmeye çalışırken, Kemalizm bugün ikisinden de kurtulma niyetindedir. Neden mi?

Birincisi, modaları geçmiştir, dünyada iki yüz elli yıldır hükmeden milliyetçilik rüzgârları, yerini ferdiyetçiliğe bırakmıştır. Yine yetmiş yılda pes eden komünizm çökmüş, caddelerde, resmi binalarda arz-ı endam eden Lenin heykellerinin yıkılışından sonra, diktatörler saman çöpü gibi savrulur hale gelmişlerdir.
İkincisi, çok denendikleri için yalama olmuşlardır. Hani Kemalizmin tabiatı gereği yenilenmesi imkansız olduğu için artık kullanılamaz kadar deforme olmuşlardır.
Üçüncüsü, bu iki saçı ağarmış çocuk halk üzerinde çalışmalarının karşılığını alamadıkları için, hep Kemalizmden yemişler, babadan aldıklarını lütuf görüp borcunu ödemeyen evlat durumuna düşmüşlerdir.

Dördüncüsü, Kemalizm, kendisine gülen ve kendisini aklayan iki hizmetçi bulmuştur ve bunların samimiyetini deneyip güvendiği için eskilerini sırtından atmak istemektedir. Bu hizmetçilerden birisi, ‘imana hizmet için ehl-i küffara da hizmet edilmelidir ki, suçlu olan Kemalizm değil, kötüye kullanan şahıslardır` mantığıyla sadakat testini başarıyla geçtiğinden emniyet ve yargı kendilerine teslim edilmiştir. Diğeri ise, ‘halka hizmet için İslam`ın aleyhinde olanlara da hizmet edilmelidir ki, suçlu olan laiklik değil, laikliği İslam`la beraber düşünemeyenlerdir` fikrini icraatlarıyla ispatladığı için devlet kurumlarının başı onlara teslim edilmiştir.

Böylece Kemalizmin ömrünün biraz daha uzatılabileceği öngörülmüştür. İşi planlayan küresel güç odakları da derin bir nefes almıştır. Suriye takvimiyle sınırlı ve Gazze`nin kurban olarak seçildiği, İsraille süren gerginlik ise halkın gözüne çekilen sürmeden başka bir şey değildir.