Şairin şiirine hafif dokunarak söyleyelim: “Her şey biz yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar, biz yaşarken koptu tufan, biz yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat..”

Tahrip, talan, yıkım, yalan ve abes olmadığı için dilden dile, ekran ekran, manşet manşet yayılmayacak ve asla gündemin en alt sıralarına dahi kabul edilmeyecek güzel şeyler de oldu.

Ne zaman? Daha dört gün öncesinde.

Mardin’in Derik ilçesinde akraba olan iki aile arasında 25 yıldır devam eden ve 5 cana mal olan husumet, HÜDA PAR Genel Başkan Danışmanı M. Bahattin Temel ve Metinan Derneği yetkililerinin arabuluculuğu ile sona erdi.

Gök kubbenin altına bir direk daha dikildi. Ne illüzyondu ne sihir ama biz bakarken oldu bu, bir alemin saati yeniden kuruldu, bir cennetin ab-ı hayat arkı yeniden açıldı. Hızır’la bir daha buluşuldu. Bir orman daha kurtarıldı yangından. Bir daha sürüldü İrem bağları. Bir daha görüldü Zümrüd-ü Anka..

Duvarları doğrultanlardan, tavanları onaranlardan, yolu açanlardan Allah razı olsun.

Ve biz yaşarken bir şey daha oldu geçen hafta. Endonezya-Açe açıklarında bir gemide bulunan 297 yolcu kurtarıldı. Ne kadar alışık ve ne kadar da vicdanımızın duyarlılık sensörlerinin bile artık algı tembelliğiyle farketmediklerinden..

İçlerinde meşhur kimse var mı? Şöyle artist, futbolcu, zengin filan? Yok. Amerikan, İngiliz ya da ne bileyim Fransız vatandaşları mı? Yok. Memleketten kimse var mı? Yok?

Ama Müslümanlar. “Hım.. Okullar açılmaz diyorlar bu sene. Bence de açılmamalı..”

Yahu bir dakika haberin devamı var. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği kurtarılan 181’i kadın ve 14’ü çocuk 297 Arakanlı Müslüman sığınmacının 7 aydır denizde ahşap teknelerde yaşam mücadelesi verdiklerini açıkladı. Virüsü bahane ederek Tayland ve Malezya kabul etmemiş. Tabi diğer ülkeler de.. Ve dile kolay yedi aydır denizdeler.

Kurtarıldıklarında son derece bitkin haldelermiş. Kurtaran da Malezya, Endonezya değil, içinde vicdan kırıntıları kalmış başkaları..

Ve aynı günlerde iki Myanmar askerinin Lahey’deki itirafları düştü ajanslara.. Sadece kendilerinin dahili ve şahidi oldukları katliam, tecavüz ve köyleri yakmadan bahsediyorlardı. Okurken üzerinizden silindir geçmiş gibi ezilmemek mümkün değildi.

Ve iki gün önce TV’de üç Arakan’lı muhaciri konuk ettik. Dört buçuk milyon nüfusları var. Arakan’da şu anda 300 bin kişi yaşıyor. İkiden fazla çocuk yapmaları yasak. Çocuklarına Müslüman ismi vermeleri yasak. Dinlerini öğrenmeleri yasak, hatta okulda tarih öğrenmeleri de yasak. Üniversite okumaları yasak. Namaz, oruç vs. bütün ibadetler yasak. Elektrik kullanmaları yasak. Arakan’da oturanlara dışarıdan herhangi bir yardım ulaştırılması yasak. Ülke dışına çıkma teşebbüsünde ise infaz ediliyorlar. Her beş on evin birinde dizel jeneratör var. Diğerleri telefonlarını o evlere gelip şarj ediyorlar.

Rohingya Müslümanları için Allah’tan başka hiçbir himaye edicinin olmadığı Arakan’da kalmanın bir zorluğu da nereden nasıl gelecekleri belli olmayan Budist milislerin saldırıları.

Ve ölüm riskini göze alarak en tehlikeli yollardan bir aylık yaya yürüyüşle Bangladeş’teki kamplara sığınan bir buçuk milyonun ise jeneratör dahi olsa asla elektrikleri yok. Yazın cehennem sıcağında derme çatma barakalarda dışardan gelen yardımlarla sel, çamur ve kalabalık içinde yaşıyorlar. Bangladeş ilk başta hiç kabul etmese de dünyanın baskısıyla onlara etrafını çevrelediği kümes gibi bir kapalı alan bahşetmiş ve kesinlikle oradan dışarı adım atmaları yasak.

Ve cevabı olmaz sandığım iki soru sordum:

Birincisi Çin’in Bengal körfezi üzerinden yeni deniz yolu önünde engel gördüğü ve zengin madenler bulunan Arakan’ı, Amerika’nın gündem etmesinin size faydası olur mu? Cevap: Amerika’nın yardımı başına çalınsın, istemiyoruz.

İkinci soru: Bir ara Budist çetelere karşı sanki silahlı direniş haberleri geldi. Ne oldu ona?

Cevap: Arakan’lı bir Müslüman onu organize etti. Dünyadan hiç kimse destek vermedi. O da o yöntemi bıraktı, köy köy dolaşıp irşadda bulunuyor. Yakalandığı anda öldürüleceğini bildiği halde..

Kamplardaki tüm yardımın yarısının Türkiye’li Müslümanlardan geldiğini söylüyorlar.

Tüm yasak, çile ve eziyetlere rağmen öyle bir Allah deyişleri var ki, irkiliyorsunuz. Nüfusun yarısı da hafız. Suudi Arabistan, Pakistan, Tayland ve diğer ülkelere dağılmışlar. Ama dağınık değil organizeler. Ümitlerini hiç yitirmemişler, azimliler.

Evet biz yaşarken oluyor her şey..

Bir de dirildiğimiz zaman olacak asıl şey..