2. Elazığ vakası gerçekleşti ve Konya dosyasında karar çıktı.
Kin, nefret ve komplo sahiplerinin istediği oldu. Artık komplo planları hazırlayanlar, yönetenler ve uygulayanlar huzur içinde(!) uyuyacaklar. Kardeşi Habil`i öldürdükten sonraki Kabil`in huzuru gibi. Kardeşleri Yusuf`u kuyuya attıktan sonra ellerindeki delille babalarına gelen Yakub`un oğullarının o andaki huzuru gibi. Hz. Hamza`yı katlettirdikten sonra ciğerini dişleyen kimsenin o andaki huzuru gibi. Kerbela`da peygamber torunlarını susuz çöle hapsedip sonra da acımasızca katlettikten sonra tattıkları huzur gibi. Penceresinden, linç ettirdiği başörtülü öğrencinin acı feryadını zevkle izleyen idarecinin o anda tattığı huzur gibi. Ya da başörtülü kızına eğitim öğretim hakkı isteyen anneye hapis cezası verenlerin o anda yaşadıkları huzur gibi. İslami kesimlerden aldıkları oylarla iktidarda bulunan bir partinin hükmettiği bir dönemde, üç yıl önce, Elazığ`da ve Adıyaman`da yaşlı, kadın demeden İslami ve insani hizmetleri cinayete eşdeğer görüp 150 yıl ceza verenlerin kalemlerini kırarken aldıkları haz gibi, huzur gibi.
Hem Konya da bundan sonra çok daha huzurlu bir şehir oldu. Çünkü suçu her ne kadar Gaziantep`deki gibi sokağa bomba bırakıp on masum insanı öldürmek olmasa da, mahallesine cami yaptırıp, fahri imam getiren yetmişinde bir alim (onların deyimiyle Seyda kod isimli örgüt üyesi) artık bu suçu nedeniyle ağır ceza aldı. Birileri değişimden falan dem vursun İslami faaliyetler sözkonusu ise devlet bilinen tavrıyla karşı durmaya devam ediyor. Dolayısıyla Konya şimdi çok daha huzurlu oldu. Öyle ya, bu alim cezaya çarptırılmasaydı, hem kamu vicdanı büyük yara alırdı, hem koskoca devlet, bir şahıs karşısında güçsüz ve aciz kalmış olurdu, hem de-maazallah- yaptırdığı camide bir iki çocuğa Kuran ve Arapça dersi vermek (onların deyimiyle örgüte eleman kazandırmak) gibi çok daha tehlikeli suçlar işleyebilirdi.
Yüz yıl önce caddelerinde binlerce alimin ve tarikat üyesinin mahkeme(!) kararlarıyla asıldığı Konya, bu son mahkeme kararıyla şimdi “huzurun başkenti” rütbesinden bir üst makama terfi etti. Konya artık “huzurun hükmettiği şehir” oldu. Çünkü suçları her ne kadar devletin askerini, polisini öldürmek, öğretmenlerini kaçırmak, şantiye ve okul yakmak olmasa da, kendi rahatlarını bırakıp, yoksulların, fakir öğrencilerin imdadına koşmak gibi, dernekte yüzlerce mahalle çocuğuna hem maddi hem manevi yardımda bulunmak gibi, Filistin için yardım kampanyası düzenlemek, dernekte İslami sohbetler yapmak, mevlid okutmak, (onların deyimiyle organize terör faaliyetleri) gibi çok ağır suçlar işleyenler hak ettikleri(!)cezaları almış oldu. Dolayısıyla iki hafta öncesine göre Konya şimdi çok daha huzurlu çok. Öyle ya, bu şahıslar laik sisteme biatin ne anlama geldiğini iyi anlamalıydılar. “Bu memlekete şeriat da gelecekse onu da biz getiririz.” sözünü iyi anlamalıydılar. Yine delil olmasa bile bu şahıslara ceza verilmemesi halinde, hem o kadar emek ve masrafla sahnelenen komplo planının zayi olacağını hem de planın sahiplerinin çok büyük itibar kaybına uğrayacağını iyi anlamalıydılar ve anlayışlı olmalıydılar.
Dedik ya, Konya çok büyük bir tehlikeden kurtuldu. Devlet halkına şefkatini şimdi Konya`da gösterdi. Konya`da ölümlü trafik kazalarındaki artış önlenemedi belki ama haftada bir sohbete gitmeyle sınırlı, fıtrattaki aidiyet duygusunun ortaya çıkaracağı potansiyel tehdit, onlara göre engellenmiş oldu.
Hem Konya dışında hiçbir şehirde benzeri görülmeyen fahişe kartvizitlerinin sokaklara saçılmasının önüne geçilemedi, esnaf esnaf dolaşıp fuhuş pazarlayanların önü alınamadı belki ama tertemiz bir İslami nesil için gecesini gündüzüne katarak Kur`an ve Sünnet`in mücadelesini verenler onlara göre bertaraf edildi.
Yine diğer şehirlere göre uyuşturucu kullanımının çok daha hızlı yayılıp neredeyse tüm ilköğretim okullarına kadar girdiği bir şehirde bunu durdurmak için ciddi bir plan yapılmadı belki ama, Konya gencini iman ve İslam`ın güzelliğine alıştırmaya çalışanlar, Kemalist ve laik sistemin gücü adına “ben yaptım oldu” şeklindeki planla onlara göre durduruldu.
Öyle mi dersiniz?