Kutsal tanımaz, namus dinlemez, edep bilmez, haysiyet fukarası tayfa, şu anki iktidarın bir icraatını çok seviyor. Hatta savunuyorlar, altına imza atıyorlar, birlikte çalışma sözü veriyorlar.

              Söz konusu icraat, herkesi ilgilendiren üretim, yatırım, istihdam, adalet filan değil kadın, aile, cinsiyet özgürlüğü.

             Kız istemeye giderken bile umuduna, ciddiyetine ve dinî referanslara saygısına, hâlâ; “Allah’ın emri, Peygamber'in kavli” mottosu giydiren Müslüman toplum, tadı ağzında kalan dünkü mutlu yuva örüntüsünü büsbütün yitirmekten endişeli.

            Yine bu toplum, ecdadından kendisine miras kalan aidiyetine ait tüm özgün değerlerini geleceğe taşısınlar diye üzerine titrediği ailesi ve çocuklarına yönelen açık tehditten rahatsız.

            Ve hâlihazırda daha yakın zamana kadar evrensel ahlâk filan dedikleri asgari müştereklerini dahi terk etmiş emperyal hegemonyadan operasyon yediğinin farkında.

             Doğal olarak güvenliğini sağlamakla da görevlendirdiği iktidarı her platformda uyarıyor.

             Gazetecilere, yazarlara yazdırtıyor, akademisyenlere söylettiriyor, sivil toplum temsilcilerine, kanaat önderlerine ikaz görevi veriyor.

           “Çıkardığınız bir takım yasalar, imzaladığınız sözleşmeler, genç evliler, süresiz nafaka ve dağılmış yuvalar, azalan evlilikler, azalan nüfus, iffetsiz özentiler gibi devasa sorunlar üretiyor. Buna sebep olanlar kimlerse acil durdurun, müdahale edin” diye feryad ediyor.

             Evet şu anda bu Müslüman halk, bin yıldan fazladır, Allah için can verdiği, cihad ve şehadetle bedelini ödediği şu topraklarda en az ezan kadar, nikah kadar, namaz, oruç, hac kadar mukkaddes kabul ettiği, annesini, babasını, oğlunu, kızını, gelinini, damadını, torununu, akrabasını her türlü küfürlü sözden korumaya çalıştığı gibi fuhşiyattan ve sapıklıklardan da uzak tutma derdinde.

            Bunun için korkuyor, çırpınıyor, yer yer sitem ediyor, kızıyor.

             Normal olan bu değil midir? Ne yapacaktı?

             Kimin ne tür pisliği varsa gelsin üstümüze mi döksün diyecekti?

             Ya da feministler ve bilumum esfel-i safilin kümeleri ne yapsa doğrudur deyip tenlerini, yarınlarını onların insafına mı teslim edeceklerdi?

            Sonra seçilenler, kendilerine oy veren kitlenin haklı taleplerini, bilmiş bir edayla kulak ardı ettiğinde; şurayı neden kaybettik? nerede hata yaptık? türünden serzenişlerin de bir kıymet-i harbiyesi olmuyor.

            Keskin sirke küpüne zarar verir.

            Şimdi başta belirttiğimiz hususu düşünme vakti: İslam’ın tüm müktesebatına düşman olduğunu ilan edenlerle, aile, kadın, nesil ve cinsiyet konularında birlikte hareket etmekten hiç mi ürkmüyorsunuz?

           Bu toplum ise ürküyor: Bu rahatlığınızdan ve böyle devam ettiğinizde sizi ve memleketi bekleyen hazin sondan..