Komplo, hile ve tuzakların ardından gelinen noktada işini şansa bırakanın kesinlikle kaybedeceği bir seçime kalan süre, bir ay diye değil saatlerle telaffuz edilmeli.

           Bu seçimde vurulacak mühür; kavgadan, kandan, acı ve gözyaşından usanmış, ağıtların tınısından bıkmış bir bölgenin geleceğine pusula olacak.

          Ve öyle sıradan bir beldenin kaderi de değil söz konusu olan.

           Napolyon'un; “Dünya tek devlet olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.” dediği ve küresel sırtlanların tekrar Konstantinopolis diyerek sırtlanıp çalmak istedikleri bir kutlu beldenin oylaması bu.

            Üzerine herhalde en fazla şiirler yazılan, şarkılar söylenen, hayaller kurulan, Nebevî fermanla fethi müjdelenen taşı toprağı altın öykülerle sırmalı şehrin teslim edileceği eller rastgele seçilebilir mi?

            8500 yıllık tarihinde dört imparatorluğa, üç medeniyete merkez iken, İslam’la aziz olmuş serlerin, surların, sırların, kutsal emanetlerin ve sarayların şehri; Nebi Yuşâ, Sahâbi Ebu Eyyûb ve nice evliyâsı, ulemâsı, sulehâ ve şühedâsıyla dualı, ezanlarıyla sadâlı ve muallâ çehresiyle edâlı şehir İstanbul, hoyrat ellere bırakılır mı?

         Paris, Londra ve Moskova ile birlikte Avrupa’nın en büyük 4 mega şehri arasında.

            Dünyanın en büyük 45’inci, Avrupa'nın 25’inci büyük ekonomisine sahip ve son 5 yılda dünyada en çok ilerleme kaydeden şehir.

           Türkiye ihracatının yüzde 51’ini yapan ve perakende pazarında 2030 yılına kadar dünyanın ilk 10’u arasına gireceği öngörülen şehir. 

            Satın alma bakımından ekonomik büyüklüğünün 400 milyar doları aştığı ve ticari fırsatlar yönüyle de dünyanın en önemli 20 iş merkezi arasında yer alan şehir.

           Dünyanın en fazla ziyaret edilen beşinci, konferans, etkinlik ve fuar alanında ise 9’uncu şehri.

          Evet, böyle önemli bir metropolün yönetimi elbette ki öylesine seçilemez. Hissi tepkilere kurban edilemez. Şahsi kaprislerin öznesi kılınamaz.

          Anahtarları, ehlinden başkasına bırakılamaz. Camilerine, medreselerine, sayısız şehidle bedeli ödenerek alınmış ortak tarihi birikimine layık olmayan nâehillere yar edilemez.

          Bütün İslam coğrafyasını, sömürüyle, ihanetlerle, darbelerle, savaş, işgal ve katliamlarla hizaya getirme planının tıkır tıkır işlediği bir hengamede, emperyalist zorbaların mevcut haliyle Türkiye'yi ve İstanbul’u kendi haline bırakacaklarını düşünmek saflık değil vebaldir.

           Bu vebal, Kudüs kadar, yitirilen devasa Osmanlı kadar, Endülüs kadar ve mahvedilen Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Mısır, Sudan ve Arakan kadar ağırdır.

            Hasılı, mesele, bir belediye seçiminden çok daha büyüktür.

            Allah feraset ve basiretten ayırmasın.