Henüz bir yılını doldurmamış evliliklerinde yaşadıkları problemleri dile getiren beyefendi okuyucumuz şöyle diyor:

“Selamün aleyküm. Daha önce de size yazmıştım. Biraz yanlış anlamıştınız. Bayan olduğumu sanmıştınız.

Altı aylık evliyiz. Ve evliliğimiz bitme noktasına geldi. Bir ay öncesine kadar gurbette yaşıyorduk eşimle. Sürekli olmaması gereken tartışmalarımız oluyordu. Birbirimizi çok yıprattık orada. Annem geldi, benzer tartışmalar onun yanında da devam etti. Annemin yanında bile ben konuşurken ağzımı kapatmaya çalışıyor, yüzümü sıkıyor, tahammül edemiyordu. Belki faydası olur diye ailemin yaşadığı şehre ziyarete geldik. Burada ilk birkaç hafta sorun yoktu. Tam toparlanmaya başlamıştık derken bir kavga daha belirdi. Annemin yanında eşime terlik fırlattım, değmedi ama kendisi üzerime saldırdı. Birbirimize girdik. Annem araya girmeye çalıştı. Olmayınca eşime ağır kelimeler kullandı. Evimde bir saniye bile duramazsın gibi bir şey deyince o da evi terk edip, beni dövüp evden kovdular diye annesine haber verdi.

Ertesi gün kaynanam eşinden habersiz yola çıkıp geldi. Kızını götürmek istediğini söyledi. Eşimi onlar gelmeden geri getirmiştik. İkimiz aramızda meseleyi kapattık sayılırdı. Kaynanama ve eşime; ‘bu şekilde giden geri gelemez’ dedim. İki gün boyunca misafirimiz oldu, sürekli bu konuşuldu.

Israrla araya girmemesini, kızını götürürse boşanacağımızı söyledik. Eşime de her şeyi göze alıp öyle karar vermesi gerektiğini defalarca söyledim. Kayınbabamdan bile habersiz çekip gittiler.         

Bir önceki tartışmamızda da yüzüme tükürmüştü eşim. Beynime kan sıçradı bir tokat attım eşime. Yine annesine beni dövüyor diye haber verdi. Bir hafta boyunca kendini başka bir odaya kilitledi. Kaynanam kızına tek bir kelime söylemeden benim aleyhime konuştu. Bir hafta sonunda konuşmaya çalıştığım bir sırada eşim defalarca kez tekrar yüzüme tükürdü ve ben eşimi dayanamayıp bir talakla boşadım. Pişman oldu ama hatasını yine anlamadı. Ne kaynanam ne de eşim...

Bir kadın kocasına nasıl el kaldırabilir, yüzüne tükürüp tüm çevresine rezil edebilir aklım almıyor. Neler yaşadığımı bilmeniz için olayları en ince ayrıntısına kadar anlatmak istedim. Ne kaynanam ne de eşim hiçbir zaman kendi hatalarını göremiyor. Her zaman haklı gibi hareket ediyorlar. İlginç olanı onlar da benim için aynı şeyi söylüyor. Artık kafayı yemek üzereyim aklımdan şüphe ediyorum. Karım her istediğini yapmak zorundaymışım gibi hareket ediyor. Sanki o benim kocammış gibi. İstemediği şekilde hareket edersem eğer ne saygısı ne de utanması kalıyor. Annesinin yanında anneme söylemediği kelime kalmadı.

Giderse boşayacağımı söylemiştim. Bugün oraya vardılar ama bin pişman. Boşanmak istemediğini söylüyor. Ben ise boşanmamanın ikimizi de daha fazla yıpratacağına inanıyorum. Tek kararsız kaldığım nokta şu; ilk üç ayda eşime cin musallat olmuştu. Daha fazla detaya girmek istemiyorum, bir şekilde kurtulmuştuk. Yalnız son zamanlarda gördüğüm rüyaları bir seydaya sorduğumda büyü olabileceğini söyledi. Şimdi de eşimin tüm bu beni yıpratan ahlakının sebebi büyü olabilir mi diye kararsız kaldım. Çok uzun oldu kıymetli abim, vereceğiniz tavsiyeleri bekliyorum.”

Evlilik bir sabır işidir, sebat ister, tahammül bekler, alttan almayı, gönlünce gitmeyi, katlanmayı gerektirir. Evet, siz onun beyisiniz, reisi, hamisi, izin alması gereken amiri, saygı duyması gereken kocasısınız. Size karşı sesini yükseltmesi doğru değil, hele tükürmesi veya başkasının yanında şiddet içerikli davranması asla tasvip edilemez. Ancak, şu hususları da unutmamak gerekir. Madde madde yazalım:

Birincisi: Evliliğiniz yeni olduğu için henüz birbirinizi tanıma sürecindesiniz. Gördüğünüz her aşırılığın veya anormal tutumun zamanla azalıp kaybolacağından şüphe duymamalısınız.

İkincisi: Öyle bir havaya girin demiyoruz ama siz evin büyüğü olduğunuza göre kendinizi bir muallim, müderris, hoca ve mürşid gibi düşünün. Bir mürebbi gibi davranın, hatasını gördüğünüzde onu sınıftan atmak yerine hikmetli bir yol izleyin, yanlışlarını tespit etmenin ötesine geçin, ona doğru hedefe varacağı bir yol çizin, bunun için kafa yorun, biraz düşünün, adımlarınızı zamana yayın. Yine bir hekim gibi davranın. Onun hatalarını ağrı ve sızılarıymış gibi düşünün, yanlış tepkileriniz, acılarını(zı) artırır, dikkatle tetkik ve muayene edin.  

Üçüncüsü: Manevi dinamikleri göz ardı etmeyin. Sadaka verin, dua edin, dua alın. Gönüllü olarak hayırlı sosyal faaliyetlere katılın. Çokça Kur’an okuyun, salavat getirin, zikredin. Bunları kendiniz yapın. Evinizde misafir ağırlayın. Birlikte ziyaretler yapın. Sadece kavga sonrasında değil, eşinizin belli zamanlarda anne babasının evinde kalmasını sağlayın, hatta siz de kalın.

Dördüncüsü: Zihin egzersizi yaparak onun güzel yönlerini bulmaya çalışın, içinizden geçen kötü hikayelerin peşine düşmeyin ve o kuruntulara göre hareket etmeyin. Siz bir bina yaptınız, sarsıntıların hanenizi yıkmasına müsaade etmeyin.

Beşincisi: Her şeye rağmen, onun boşanmayı istemeyişinin kesinlikle size olan sevgisinin ve bağlılığının alameti olduğunu bilin ve sakin zamanlarınızda o sevgiye bolca yatırım yapın.

Altıncısı: Bizzat kendinizin nerelerde yanlış yaptığınızı ve hangi tavrınızın onu olumsuzluğa ittiğini düşünün ve bu muhasebeye göre bazı sözlerinizi geri alın, ona karşı birtakım hareketlerinizde geri adım atın.

Yedincisi: Sizin veya onun yakınlarının sık sık sorunların müdahili, tarafı, düzelteni, izleyeni ve şahidi olmalarına müsaade etmeyin.

Sekizincisi: Özellikle, eşiniz size yanlış yaptığında siz ona iyilik yapın, hediye alın, kabalığını sineye çekin, görmezden ve duymazdan gelin. Bu elbette ki en zorudur ama Allah’ın yardımıyla siz bunu yaparsınız.

Dua bekleriz.