Eşinin en basit bir rahatsızlıkta bile doktor ve hastaneye gittiğini belirten beyefendi okuyucumuz şöyle diyor:

           “Biri beş yaşında, diğeri iki yaşında iki oğlumuz var. Hamdolsun bizde de çocuklarda da öyle ciddi bir hastalık filan yok. Ama eşim neredeyse her gün hastanede. Kendisi, her gün ağrım var diyerek gidiyor, çocukları da şurası kızarmış, iştahı yok, öksürüyor vs. diyerek yanına alıyor. Tahlillerde bir şey çıkmıyor ama buna rağmen bir doktor ilaç yazmasa başka bir doktora gidiyor. Kendisi de çocuklar da her gün üç öğün ilaç içiyorlar.

           Ben bir şey desem, ‘zaten hep senin ilgisizliğin yüzünden böyle hasta oluyoruz` diye söylemediğini bırakmıyor. Halbuki yeme içme konusunda hassas davranıyorum. Et, süt, meyve sebze evde noksan etmemeye çalışıyorum. Ama eşim sanki her şeyden bir hastalık çıkartmaya çalışıyor. Geçen de büyük çocuk ‘yürürken yoruldum` dedi diye tutturmuş, ‘bu çocuğun kalbinde ya da kemiklerinde bir sorun var, hastaneden randevu alacağım` diyor. ‘Yahu ağzından yel alsın, felaket tellallığı yapma` diyorum. Yine beni ilgisizlikle suçluyor. Güya bana kalsa hepsi ölse umurumda olmazmış.

           İnanın cevap vermekten de, hastane, eczane arasında gidip gelmekten de usandım. Hani ortada gerçekten ciddi bir hastalık olsa neyse. Eşimin evham ve kuruntuları maddi ve manevi olarak bana ağır geliyor artık. Bilmiyorum anlatabildim mi ancak hakikaten yorulduğumu hissediyorum..”

             Maalesef günümüzün kronik sorunlarından biri de hastalık hastalığı denilen patolojidir. Vesvesenin en zararlı türevlerinden biri de budur.

            Çevresinde ilgisizlik nedeniyle geç kalınmış sağlık problemlerine dair olumsuz hikayelere aşırı önem atfedilmesi bu obsesyonun sebeplerinden bir tanesidir. Yine sürekli, “doktora götürdün mü? aman ha ihmal etme mutlaka bir baktır, daha yeni başlayan bir hastalık olabilir sakın geç kalma!” gibi telkinlerin sıklığı ve etkileyiciliği de diğer bir sebebidir.

             Yine planlı veya plansız yayılan haberlerin kitlelere adeta panik havası pompalaması da başka bir nedendir.

             Dolayısıyla okuyucumuzun eşinin durumu bugün hayli alışılmış yaygın bir refleks biçimidir. Bunun farkında olmak, onun tutumunu abartmama hususunda kolaylık sağlar.

           Öte taraftan kadının şüphe, tereddüt, kaygı ve çok gereksiz endişeleri, kabul edilebilir seviyenin üzerindeyse ve hayatın makul sınırlarını aşıyorsa psikolojik destek alması da faydalı olacaktır. Veya gittikleri hastanede okuyucumuz, doktorla bu durumu önce özel olarak konuşabilir.

           Yine sürekli ilaç kullanmanın zararları ve ilaçların yan etkileri hakkında bilgilendirilmeleri de önemlidir.

          Bununla birlikte mesele biraz geçici gibi durmaktadır. Çocuklar büyüdükçe ve arızi sebepler azaldıkça hastane mesaisinin yoruculuğu ve bıktırıcılığı daha baskın gelecektir. Sabır, dua ve tevekkül elden bırakılmamalıdır.

            Dua bekleriz.