Eşinin birtakım hataları ve babasının müdahalesi yüzünden yaşadığı problemleri dile getiren beyefendi okuyucumuz şöyle diyor:

“Üç yıldır evliyiz. Bir kızımız var. Yuvamız sallantıda, zor günlerden geçiyoruz. Çünkü eşim üç aydır anne babasının yanında. Üç yıldır kavgasız bir günümüz olmadı. Gitme dediğim halde sürekli arkadaşlarının evlerine gider ve eve hep geç gelirdi. Ne zaman kızsam babasına şikayet eder, babası da gelir benimle kavga ederdi. Çok dağınık ve düzensizdi. Bebeğe de doğru dürüst bakmadı, emzirmedi. Benim iki tane ablam var, onların bize gelmesinden nefret ederdi. Neyse işte, hepsini yazsam çok uzun bir liste olur.

Babası en son geldiğinde; ‘ben sana bir mücevher verdim ama sen kıymet bilmedin, bundan sonra da avucunu yalarsın` dedi ve daha bir sürü hakaretlerde bulunarak kızını da, kızımı da aldı gitti. Birkaç sefer aradım, eşim her defasında ‘beni bir daha arama` dedi. Kızımı çok özledim, geçen hafta görmeye gittim. Kaynana kapıya çıktı. Kızımı bana getirdi ama beni içeriye davet etmedi. ‘İçeri geçebilir miyim` dedim. İstemeye istemeye ‘buyur` dedi. Sonra eşim geldi, ‘hoş geldin` dedi, sonra sustu gitti. Kaynanam, sessiz biri ama o da kafasını büyüyle muskayla bozmuş. Yine söyledi; ‘oğlum sana biri kesin büyü yapmış, bunu çözmen lazım` diye.

Kayınbaba tır şoförü, iki hafta sonra dönecekmiş. Eşime, ‘haydi eve gidiyoruz` dedim. ‘Sen bana çok eziyet ettin, güvenimi kırdın` filan dedi. Özür diledim, ‘ben anlamam, babamı ikna et öyle geleyim` dedi. Çok gururumu kırdılar. O kadar hatalı olmalarına rağmen gidiyorum, özür de diliyorum, bir de babasından tekrar ister gibi çocuk muamelesi yapıyorlar. Ben de kızdım, bir şey söylemeden çıktım geldim. Kafam allak bullak, şeytan boşa gitsin diyor, sonra acaba ben mi abartıyorum diye gelgit yaşıyorum, bir tavsiyeniz olur mu?”

Babanın, evli kızının evine müdahalesi, muhtemelen kızının huzursuzluğuna yönelik bir takım kaygılarla ilgilidir. Normalde evli kadın, yaşadığı sıkıntıları kolay kolay babasına iletmez. Burada bunun nedeni, geçimsizliğin evin sınırlarını aşmasıyla veya baba ile kızı arasındaki hissi bağlılığın, iletişimin güçlü oluşuyla açıklanabilir.

Ancak başka bir ihtimal daha var. O da; kızının kocasına derdini anlatamayışı. Daha doğrusu, kocasının ona bu kapıyı kapatmış olması, bu fırsatı vermemesi.

Eşlerden biri hata yaptığında izlenecek yol, evvela onun bu konudaki gerekçesini, izahını ve itirazını filan dinlemektir. Gerçekten apaçık yanlış yaptığı halde yine kendini haklı görürse, bu defa Hakkın ne olduğu açık seçik ortaya konmalıdır. Mesela, örtünmeyi, tesettürü reddederken haklı olduğunu savunan kimse, asıl Hakk`ın, Kur`an`daki örtünme emri olduğunu bilmelidir.

İkincisi de kusurun keyfiyeti iyi tahlil edilmelidir. Zina gibi büyük bir günah ile; eve geç gelmek veya dağınık ve düzensiz olmak, aynı derecede değildir, haliyle tepki ve ıslah buna göre seçilmelidir.

Erkeğe yakışan, eşinin kusurları için öncelikle kendini yoklaması ve hangi günahının, yanlış muamelesinin onda bu tür bir karşılığa sebep olduğunu tefekkür edip çokça tevbe ve istiğfar etmesidir. Yoksa madde madde sayıp dökerek şikayet etmek değil.

Kadın tarafından hâlâ babanın, garantör gibi görülmesi, muhtemelen kocasına olan güven ihtiyacının tam olarak karşılanmadığıyla alakalıdır. Kocasının, aynı hataları tekrarlamaması için kendi sözlerinden ziyade babasının daha etkili olacağını düşünüyor olabilir.

Aile yuvasının dağılması, kişinin gururunun incinmesinden daha kötüdür. Hem o gurur dediğiniz, İslam düşmanlarına, zalimlere, nefsi emmareye ve şeytanın dostlarına karşı lazımdır, yoksa eşe dosta karşı değil.

Dua bekleriz.