Kocası almadığı için ona haber vermeden komşudan altın ödünç alarak kardeşinin yaptığı düğüne gittiğini belirten hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:

 “Bu sene üç tane akrabam düğün yaptılar, hepsine gittik ve iyi kötü takı taktık, para verdik. Kız kardeşim de geçen hafta oğlunu evlendirdi. Onlar bizim her vesilemize katıldılar, çok da destek oldular. Ben de eşime uzun süredir söyledim ki, bir bilezik takalım diye. Bakarız filan dedi. Sonra düğün vakti geldi. Paramız yok, hiçbir şey takamayız, dedi. Ben de birilerinden borç filan al, dedim. O da, ‘kimseyi bulamam, bu sefer bizi böyle idare etsinler` dedi. Ben de ‘takı takmayacaksak gitmem` dedim. O da hiç umursamadı.

Ben de aramızın iyi olduğu bir komşuya söyledim. Bir bilezik borç alıp düğüne gittim. Düğünden geldikten sonra kocama söyledim. O da, ‘sen benden izinsiz kadın başına nasıl el alemden borç bilezik alırsın` diyerek kıyameti kopardı. ‘Ben ödemem, kimden nereden bulursan bulursun ödersin` dedi. Bana zaten doğru dürüst para verdiği yok. ‘Kesinlikle çalışmayacaksın, benim kazandığım bize yeter, eğer çalışıp para kazanmaya hevesliysen evden defolup gidersin` diyor. Ne yapacağım bilmiyorum.”

Memleketin içinde bulunduğu ekonomik durum belli. Bu gidişat, gelecekle ilgili daha hesaplı, daha tedbirli ve planlı hareket etmeyi zorunlu kılıyor. Yine bu vaziyet, dar ve sabit gelirli aileleri, yakınlarının düğün vb merasimlerine önceden hazırlanmalarını zaruri hale getirmiş oluyor.

Peki, imkânların kısıtlı olduğu zamanlarda böyle akraba düğünlerine eli boş gidilse kıyamet mi kopar? Hayır, o kadar abartılacak bir mesele değil. Mesele tebrik etmektir. Bundan ötesi için bir kasıt yoksa illa ki akrabalar da anlayış gösterecektir.

Kaldı ki, “hatır kocamaz” diye bir atasözü vardır. Yani bugün yapamadığınız bir iyiliği, başka bir vesileyle telafi edersiniz, varsa yanlış anlamalar onları da böylece gidermiş olursunuz.

Ancak ‘çevredekiler ne der, hem ben bu kadar yakını iken, nasıl böyle elim boş giderim` gibi düşünceler de değersiz değildir. Neden?   

Çünkü sıla-i rahmin en önemli rükünlerinden biri de hısım akrabanın, dost ve ahbabın hem düğün, sünnet gibi sürur günlerinde sevinçlerini paylaşmak, hem de hastalık, ölüm gibi hüzün vakitlerinde üzüntülerine ortak olup hafifletmektir.

Sıla-i rahmin ise rızıkta berekete, uzun ve saadetli bir ömre, cennete, Allah`ın rızasına sebep olduğu Hadis-i Şeriflerle sabittir. Bu kadar büyük lütuflar için de herhalde biraz zorluklara göğüs gerilecek ve bir miktar bedel ödenecektir.

Bununla birlikte kişinin haysiyet, şeref, itibar, saygınlık, asalet, vakar ve büyüklüğü de akraba ve dostlarının en azından bu tür vesilelerine icabetiyle test edilmektedir.

Haliyle, herkes kendinden beklenen tavrı göstermelidir ki, aile bağları keyfi mazeretlere kurban gitmesin.

Burada kocanın maddi durumunun anormal seyretmesine karşılık, eşinin ya bu sorundan habersiz olduğu ya da ilgilenmediği gibi bir sonuç çıkıyor.

Erkeğin tedbirsiz ve plansız oluşu başlı başına bir hata gibi gözükürken, kadının kendince bulduğu çözümün neticesine katlanmayı da göze aldığı anlaşılıyor.

Burada okuyucumuz, eşinin başka ihtiyaçlar için verdiklerinden ve sağdan soldan şöyle veya böyle artırarak bu altını geri ödeme seçeneğinden önce konuyu uygun bir zamana bırakarak onunla halletme yoluna gitmelidir. Tabi ki kusurunu itiraf ederek, yüreklendirerek, iyi niyetle ve ısrarla.

Bu problem incir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit ve geçici. Allah bütün aileleri büyük fitne, fesad ve felaketlerden korusun.

Dua bekleriz.