Kocasının İslami bilgisine ve konumuna rağmen sürekli kendisine çok ağır konuştuğunu belirten bayan okuyucumuz şöyle diyor:

“22 yıldır evliyiz. Aynı davanın fertleri idik ve büyüklerimiz vesile oldu, evlendik. Kocam, İslami hizmetlerde hep ağır mesuliyetler üslenen birisiydi ve bununla iftihar ederdik. Evimizde sürekli Peygamber Efendimiz(sav)`in hayatından, Kur`an`dan dersler yapılırdı. Gelen gidenimiz hiç eksilmezdi. Çok zorluklar çektik, çok uzun süren zahmetli zamanlar geçirdik. Katlandığımız çileleri yazmaya kalksam herhalde kitap olur. Sıkıntılarımıza hep imtihan dedik çünkü Sahabe Efendilerimizin de böyle eziyetlere sabrettiklerini iyi bilenlerdik. Yoksul ve aç kaldığımız vakitler, oradan oraya savrulduğumuz cezaevi günleri ve diğerleri beni çok sarsmadı.

Ama kocamın, neyin doğru neyin yanlış olduğunu iyi bilmesine rağmen, üstelik çevresinde çok mülayim biri olarak tanınmasına rağmen, evde bana karşı farklı davranması beni yıprattı. Bir hatam, yanlışım veya kusurum olsun olmasın, evde, çocukların yanında, bana öfkeyle bağırmadığı, hakaret etmediği günü yok. ‘Bir daha dediğin gibi yaparım` diyorum olmuyor, susuyorum olmuyor. Ben ağlarken çocuklarımın bana sarılıp ağladıklarını görüyor yine o küfredip tehditler savurmaya, beni sert sözleriyle incitmeye devam ediyor.

Anne babam ikisi de sağ değil. Hani çocuklarımı alıp gidecek bir yerim de yok. Eskiden bu kadar aşırı değildi. Çoğu kez uzaklarda bir akrabama gideyim, beni uzun süre arasın diye düşündüm, ondan habersiz çekip gideyim dedim yapamadım. Beş çocuğum var. En büyüğü kız ve inşallah iki ay sonra düğünü var. O da benim durumuma çok üzülüyor. Derdimi herkes biliyor ama susuyorlar..”

Öfke, gerginlik, hakaret, hasılı şiddetin sözlü ve beden diliyle olanı maalesef aile hayatının en kadim problemlerinden biri.

Aşırı sinirlilik, asabi ruh hali, kontrolsüz ve keyfi kızgınlıklar için yapılan bütün tespitler, bireylerin ırsî temayülleri, fizyolojik ve psikolojik sorunları, gelir düzeyleri, tahsilleri, iletişim çevreleri gibi birçok değişkenle beraber değerlendirilmeli.

Okuyucumuz, yaşadığı ıstırabı uzunca dile getirirken, kocasının dışarıya ayrı kendisine ayrı davrandığına odaklanmış gözüküyor. Eşinin öfkelenme nedenleriyle çok ilgilenmediği gibi, ailede, evde veya kendisine karşı hangi durumlarda sakin davrandığını da belirtmemiş. 

Hissi ağırlığını ve yol açtığı üzüntünün büyüklüğünü dikkate alarak yaşanan dramı sebep, süreç, sonuç açısından incelemek zorundayız. Hiçbir sebep yokken bana kızıp bağırıyor ifadesini, “benim kendisine bir zararım yokken” anlamında duygusal bir karşı öfke biçimi olarak okuyoruz, zira sebepsiz kuş uçmaz sözü varlığın hakikatidir. Sebep, siz olmazsınız da onun yaşadığı veya sahip olduğu başka bir şey olabilir. Bir rahatsızlıkla, yetişme tarzıyla, çevreden yüklendiği olumsuz enerjiyle ilgili olabilir. Veya dışarıda halim selim deyişinize bakarak, içine atıp biriktirdiği tüm zararlı elektrik yükünü evde boşaltmaya alışmış da olabilir. Evet bu alışkanlığın kırıcı hali yanlıştır ama bu sefer de bunu sürekli kılan nedenlerin irdelenmesi gerekir.

 Ayet-i kerime, kadına kocasını sakinleştiren özelliğinin Allah tarafından verilen bir mucize olduğunu belirtir. Haliyle, kadın; “ne yaparsam kocamın gerginliğini azaltırım” deyip, bunun için azmettiğinde Rahman ve Rahim olan Allah, ona yol gösterecektir. 

Okuyucumuz, kocasının kendisine karşı öfkesinden ziyade kendisine ilgi ve muhabbetini büyük görmeli, bunları çok az ve sınırlı zannetse de hatırlamaya çalışmalıdır. Diğer imtihanlarda kendisine yardım eden Allah-ü Teâla`nın bu hususta da yardım ettiğini unutmamalıdır.   

Dua bekleriz.