Çocuklarının geçirdiği kaza yüzünden kocasının sürekli kendisini suçladığını belirten okuyucumuz şöyle diyor:
“Dört kızım ve bir altı yaşında bir oğlum var. Kocam da oğluna çok düşkün. İki ay önce oğlumla yol kenarında idik. O bisikletiyle ani bir şekilde yola çıkınca ben farketmemişim. Bir kamyon çarptı, sol bacağı ezildi. İki aydır hastanede, üç ameliyat geçirdi, bacağının düzelme ihtimali yüzde otuz-kırk diyorlar. İki aydır kocam sürekli beni suçluyor, ben ağlamaktan cevap da veremiyorum, çocuğuma mı üzüleyim, başıma sopa gibi inen ağır hakaretlere mi üzüleyim derken ben de hasta oldum, depresyon nedir bilmezdim, şimdi üç çeşit ilaç kullanıyorum. Benim kötüye gittiğimi görünce susmuş gibi yapıyor ama bu defa da suratını asarak ve benimle konuşmayarak güya beni cezalandırıyor..”
Öncelikle geçmiş olsun diyoruz. Allah acil şifalar versin. Allah beterinden korumuş. Yeri gelmişken dilerseniz imtihan mefhumunu okuldaki kullanımıyla hatırlayalım. İmtihan eden iradenin amacı, sınadığı kişinin ne cevap verdiğini yani nasıl tepki verdiğini bilmek ve ilan etmektir. Bu hakikat, bizi yoktan var eden Rabbimizin bize bahşettiği hayatla beraber, her anımızda ve her halimizde sürekli bizi deneyip tecrübe etmekte olduğunu da söyler. Namazı kılmamak, puanı çok yüksek olan bir soruyu boş bırakmak olduğu gibi, acı veren bir kazada, isyan etmek de herkesin bileceği bir suali yanlış cevaplamaktır. Ve kaybedilen her sınav yeni musibetler getirir. Bu kısır döngüye karşı ancak Allah`tan istenecek bir sabırla karşı durulabilir.
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155)
Ayet-i kerimenin devamında, bu tür keskin imtihanlarda evvela “inna lillahi ve inna ileyhi raciun” denilmesi emredilmektedir: “Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah`a aidiz ve şüphesiz O`na döneceğiz” derler. İşte böylelerine Rablerinden bağışlanma ve rahmet vardır. Doğru yol üzere olanlar da bunlardır.” (Bakara 156,157)
Peygamber Efendimiz(sav) de, belanın ilk geldiği vakte dikkat çeker: “Sabır, musibetin ilk darbesinde (başa geldiği ilk anda) yapılan sabırdır.” (Buhari, Cenaiz, 31)
Oğlu İbrahim vefat ettiğinde Peygamberimiz(sav)`in mübarek gözlerinden yaşların süzüldüğünü görünce hayret eden bir sahabi: ‘Ya Rasulallah, siz de mi ağlıyorsunuz!` deyince Efendimiz(sav) şöyle buyurur: “Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Fakat, o halde bile bizim ağzımızdan ancak Rabbimizin razı olacağı sözler çıkar.” (Buharî, Cenaiz, 41)
Maalesef İslami yaşam biçiminden uzaklaştığımız ölçüde normlarımızı, kimin nasıl belirlediğini umursamıyoruz. Bizi de sevdiklerimizi de koruyanın kendimiz değil Allah olduğunu unutuyoruz ve birbirimizi “Allah`a emanet ol” şeklindeki doğru adresten, “kendine iyi bak” gibi dipsiz kuyulara atıyoruz.
Çocuğunuza kamyon çarpmadığı zaman sanki onu gerçekten koruyan siz olsaydınız, kazaya da bütünüyle sizin ihmaliniz sebep gösterilebilirdi.
Burada iki hususu da bilmekte fayda var: Birincisi; ihmalinize belki olayın illeti denilebilir ama sebebi denilemez. Tıpkı hastalıklar gibi, gribin illeti mikroptur, tedbirsizliktir, salgındır ancak sebebi Allah`ın sizin hasta olmanızı dilemesidir. Allah`ın dilemesinde ise mutlaka bir hayır vardır. İkincisi de; az önce dahi yaşansa geçmişe mutlak kader gözüyle bakılır, insanları kınamak yerine Allah`a sığınılır ve takdir-i ilahi denilir, bunda da bir hayır var denilir, acı bir hadise ise daha kötüsünden koruduğu için Allah`a şükredilir. Fakat gelecek için böyle denilmez. Mesela, “araba çarpmış, bu her zaman olur, normaldir, çocuk da şimdi hasta, ne yapalım kaderimiz buymuş” denmez, hem bir daha bu tür bir kaza yaşanmasın diye tedbir alınır hem de tedavisi için elden gelen yapılır.
Okuyucumuzun kocası, bir süre normale dönecektir, şu aşamada ise imtihanı kaybetmiştir denmez. Ancak, sergilediği davranış, bir Müslümana asla yakışmayacak bir tutumdur. Bir tevbe ve istiğfar ile kendine gelmesi, onun için de ailesi için de elzemdir. Okuyucumuz da, kocası öfkelense bile bu konuyu ona hatırlatmaya devam etmek zorundadır.
Dua bekleriz.