Eşiyle boşanma aşamasına gelen oğluyla ilgili yazan hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:

“Oğlumu evlendireli yaklaşık iki sene oldu. İki senedir emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Ben ona, bacımın kızını alacaktım, istemedi. ‘İlla benim gibi üniversite bitirmiş olacak, dünyayı bilecek, okuyacak yazacak` ne bileyim bir sürü şey söyledi. Sonunda, büyük kızım ona dediği gibi bir kız buldu. Oğlumdan üç yaş da büyük. Bir nişanı da atmış. Benim hiç içime sinmedi ama oğlumun mutluluğu için tamam dedik.

Evlendirdik, kız iki ayrı yüksek lisans mı ne yapıyormuş. Sürekli sınavlara hazırlanıyor, oğlum da haliyle evinde doğru dürüst yemek filan bulamıyor, ‘anne bana şu yemeği yap` diye ikide bir arıyor. Gelin, bana da kocama da hep tepeden bakıyor, mesela televizyondaki bir haberle ilgili konuşuyoruz, bizim sözlerimize gülüyor, bir defasında ‘aa siz de böyle şeylerden anlıyor musunuz` diye kahkaha atmıştı.

Kendisi gibi üç tane arkadaşı varmış. Ders çalışacağız diyerek sürekli onlara gidiyormuş. Oğlum da birkaç sefer izin vermiyorum deyince, ‘ben senin kölen miyim` diye cevap vermiş. Kısa süreli birkaç işte de çalıştı. ‘Yüksek lisans bitmeden çocuk da olmayacak` demiş. Kavgasız günleri yok. Oğlum, bu iş bitti diyor. Gelin de, ‘hiç umurumda değil` diyor. Bir yandan, boşanırlarsa iyi olacak oğlum rahat edecek diyorum, bir yandan da aralarını düzeltmede benim de sorumluluğum var, bunun için bir şeyler yapmam lazım diyorum. Şaşırdım kaldım..”

Maalesef, bazı evliliklerde işini, çevresini veya anne babasını, kariyerini, konforlarını yahut benliklerini eşinden daha önde gören hastalıklı tutumlar kronik seviyededir. Bu, bazen erkekte, bazen de kadında ortaya çıkmaktadır.

Evlilikte denkliği hayır ve bereketle birlikte düşünmek gerek. Bir şey istendiği zaman “önce hayırlısı" diye söze başlanmalıdır ki, Allah`a tevekkül edildiği belli olsun.

Anlatılan durumda ilk düğmenin doğru iliklenmediği görülüyor. Gelinen noktada yapılacak çok bir şey kalmış mıdır, bunu, varsa mektupta dile getirilmeyen hususlar belirler.

Ne gibi?

Mesela erkeğin çok tahammüllü, sabırlı ve hayata eşinin penceresinden bakar hali gibi. Kadının ise, evliliğin, yuva kurmanın ve manevi kariyerin ne olduğu hakkında kendini sorgulayıp, hakikati arama hali gibi.

Ancak sadece erkeğin değil, yanındaki herkesin de dolaylı olarak bu evliliğin bir şekilde bitmesini isteyen tavırları karşısında artık boşanma seçeneğinin, şartlanılmış bir çaresizlikle kanıksandığı anlaşılıyor.

Durum burada dile getirildiği biçimdeyse, evlenen bayan için, ehemmiyet arzeden konuların sıralaması evlilik ve aile normları açısından risk oluşturmaktadır.

Çok bilmiş bir eda, insanlarla iletişimi engelleyen en büyük engellerden biridir. Ancak kocaya itaatle ilgili yaklaşımı eğer belirtildiği gibi ise bu daha vahim bir sorundur.

Onunla, itibar ettiği, kaale aldığı, değer verdiği, sözünü dinlediği birileri ciddi ciddi konuşmalıdır. Kendisine evlilik ve kadınla ilgili hatırlatmalar mutlaka yapılmalıdır:

Problemin okul okuması olmadığı, bu yüksek lisans dediği şeylerin de kocasından, evliliğinden, şahsiyetinden ve ahiretinden daha önemsiz olduğu söylenmelidir.

Kocasından izin almasının onu küçük düşürmeyeceği, aksine onu daha izzetli ve yüce kılacağı ifade edilmelidir.

İnsanı erdemli değil de küstah ve kendini beğenmiş yapan bilginin de şerrinden Allah`a sığınmak lüzumu anlatılmalıdır.

Ve dediğimiz gibi, Allah`ın sevmediği boşanmanın sonuçta helalliğinde de çoğu zaman rahmet olduğu unutulmamalıdır.

Dua bekleriz.