Taif`te öyle yalnız, silahsız, savunmasız halde, üzerine yağmur gibi yağdırılan taşların kanattığı bedeniyle; “Allah`ım kuvvetimin zayıflığını, gücümün azlığını, düşmanın nazarında horlanışımı sana şikayet ediyorum, Sen ezilenlerin Rabbisin, Sen beni, bana acımasızca hücum eden düşmanın eline bırakmayacak kadar merhametlisin” diye niyaz eden bir peygamberin ümmetiyiz.(Siret-i İbn-i Hişam 1/421)  

Yine Kitab-ı Mübin`de “Rabbim yenildim, yardım et”(Kamer 10) diye dua eden Hz. Nuh`u ve “keşke size karşı bir gücüm olsaydı veya sağlam bir kaleye sığınabilseydim”(Hud 80) diyen Hz. Lut`u bilen bir ümmetiz.

Lakin şimdi yaşadığımız durum farklı, bizim halimizi şu hadis-i şerif özetliyor: “Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli toplulukların size karşı birleşmeleri yakındır. ‘O gün az olacağımız için mi` denildi. “Hayır, sayıca çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı korkuyu çekip alacak ve kalbinize “vehn”(dünya sevgisi ve ölüm korkusu) atacak” buyurdu.

İki milyara yakın olacaksınız ama, örümcek ağlarına, işgal ve terör rejimlerine ve içi boş şımarık müstekbirlere karşı elinizdeki paradan, servetten, yeteneklerden, ilmi birikimden, kültür ve medeniyetten, tarihi tecrübeden, sanattan, ziraatten, sanayiden hasılı varlığınızın bileşenlerinden dev bir nehir olup çağlamayacaksınız, yıkıp geçmeyeceksiniz, bir kova bile dökmeyeceksiniz, sadece onların sizin üzerinize saldığı çamurlu, kirli, balçıklı ve mahvedici seli, cennetteki baldan ırmaklar sanıp üzerinde çör çöp olacaksınız.

Dünyayı seveceksiniz ama o da, sizi bir delikten iki defa değil sürekli ısıranların dünyası olacak. Böylece o selin bir türlü kendisi dahi olamayacaksınız.

Ölümden öyle korkacaksınız ki, ecnebiden bir arpa boyu uzakta dursanız havasız kalıp boğulacağınızı zannedeceksiniz o yüzden şeriat demekten ürkeceksiniz, hilafet, medrese, cihad, Kur`an alfabesi, İslami hayat filan diye ısrar etmek de size çok gereksiz ve demode gelecek.

Onlar sizin kendilerinden daha fazla konfor düşkünü, daha fazla lüks tutkunu, daha fazla bencil, daha fazla eğlence ve boş işler meraklısı olduğunuzu bildikleri için kalplerinde heybetiniz kalmayacak.

Sizin bir Fransız gibi laik/seküler, bir Yahudi gibi açgözlü, bir Amerikalı gibi paragöz, bir İngiliz gibi hilekâr olduğunuzu gördükleri için içlerinde sizin korkunuzdan eser olmayacak.

Onlar, sizin ihtilafı ittifaka, ırkçılığı uhuvvete, cehaleti marifete, zarureti sanat ve terakkiye tercih ettiğinizi gördükleri için sizden yana kendilerini rahat hissedecekler.

Sonra bağrınıza terör rejimini de, sizin birbirinizle kavga etme hevesinizi gördüklerinden çok kolay saplayacaklar.

Ha bazen bağırıp çağıracağınızı da önceden hesap edecekler. Ama adeta bunun onların hastanelerinde, onların ilaçlarıyla hayata tutunmaya çalışan bir hastanın kısa süreli panik atakları olduğunu bilecekleri için çok da umursamayacaklar. 

Fakat Gazze`de şehidlerin yaktığı kandilin ışığı giderek yükselmeye başladı. Onlar, üzerlerine salınan yerli köpeklere rağmen, nemrudun ateşine, firavunun düzenine ve Ebu cehlin Nedve`sine rağmen mustazafları yeryüzüne önder ve varis kılacak olan Allah`a sundukları adaklarıyla izzetli bir zafer müjdeliyorlar.

Onlar yokluğa, terk edilmişliğe, türlü türlü çilelerle sınanmışlığa rağmen, belki mahşerden önce uyanıp kendimize geliriz diye bizi yüreğimizin tam ortasından sarsmaya devam ediyorlar. 

Onlara şimdi Taif`in de Hayber`inde fethi, firavun ve ordularını boğan Kızıldeniz kadar Ümeyye`lerin cesed cesed dolduğu Bedir kadar yakın.

Orada yükselen dumanlar arkasında şehidlerin ardından dökülen gözyaşları var ancak bizdeki kadar umutsuzluk yok, çevrelerindeki Müslüman ülkeler kadar yılgınlık, bitkinlik, öğrenilmiş çaresizlik yok. Allah`ın vaadine iman ve teslimiyet var.

Rabbim şu Ramazan ayını onların ve tüm İslam ümmetin baharı, zalimlerin kışı ve zevali eyle.. Amin