Bu ülkede seçimlerin adı sanı ne olursa olsun mutlaka kritik diye bir sıfatı vardır. Gerçi memleketin enleminden boylamına, ekonomisinden siyasetine neredeyse kritik olmayan hiçbir ciheti, vaziyeti de yoktur.

Bu hafta sonundan itibaren açıklanmaya başlanacak olan anketlerle de hiç kuşkusuz seçim süreci daha da kritik hale gelecek.

Meş`um darbe girişiminden 9 ay sonra yapılan referandumun sonuçları, bu seçimin neticesi için en önemli ipucu gibi duruyor. Ancak olağanüstü halin ortaya çıkardığı tablonun günden güne kontrolden çıkmasının sandıkları sarsmayacağını söylemek zor.

Peki doğru dürüst muhalefeti olmayan bir yönetimde seçimler niye kritik olur? Bunun sebebi malum: Artçı şoklar gibi sürekli ufak ufak devam eden inkisar-ı hayaller. Beklentilerin, itimadların, beslenen umutların, ısmarlanan gönüllerin ve tevdi olunan emanetlerin liyakatle gözetildiğine dair birikmiş şüpheler. İşte bunlar oy pusulalarında nereye düşer? İşte tüm mesele bu.

Çok partili seçimlere geçileli 70 sene filan oldu ve tüm spekülasyonlara, provokasyonlara, aldatma, tehdit ve tezviratlara rağmen seçme kabiliyeti bu sürede olgunlaştı.

Seçimin fıkhı konusunda ise illa ki normal zamanlarda bir cep kitabı oluşturulmalı idi. Bunun için küçük yaşlarda herkes bilinçlenmeliydi. Kimlere neden oy verilmeli, kimler hangi şartlarda niçin onaylanmalı gibi soruların cevabını çocuklar bile tereddütsüz cevaplamalıydılar.

Buna kaynak olacak ne kadar nasihatname filan varsa okutulmalıydı.

Mesela Hz. Ali`nin(ra) Mısır vâlisi Mâlik bin Hâris el-Eşter`e gönderdiği meşhur Emirnâme`si gibi.

Oradan kısa bir özet aktaralım:

“Sakın, ‘Ben nasıl olsa güç ve iktidar sâhibiyim, ben emrederim, onlar da bana itâat ederler` deme. Adâletten kesinlikle ayrılma. Yoksa zulmetmiş olursun. Kendilerine zulmedenlere karşı kulların davacısı ise Allâh`tır. O`nun karşısında ise kimsenin tutunacak en ufak bir dalı yoktur.

Bir tercihte bulunacağın vakit en hakkaniyetli olanını, en adaletlisini ve bütün halkın rızasına uygun olanını seç.

Halk arasındaki bütün kin düğümlerini çözmeye çabala. Seni intikama sürükleyecek ipleri bırak. Ne olduğu tam netleşmemiş şeyleri anlamamış gibi görün. Şunu bunu çekiştiren gammazların sözüne sakın itibar etme.

Seni olur olmaz alkışlayanlara, yapmadığın bir takım güzel işleri de sana isnâd ederek sana yağcılık edenlere karşı dikkatli ol.

Sakın insanların kötüsü ile iyisine aynı muamelede bulunma. Yoksa iyiler iyilikten soğur, kötülerin de fenâlığa meyli artar. Hizmetlerin başına ihlaslı, kalbi temiz, aklı başında, halim selim, merhametli, öfkesine hakim, mazeretleri dinleyen sakin kimseleri getir.

Halkın çok önemli işleriyle meşgulüm diyerek küçükleri takip etmekten geri kalma.

Makam sahipleri için, o diyarda adâletle hükmedilmesinden, bir de ahâlînin kendisini sevmesinden daha büyük tesellî kaynağı yoktur.

Sakın birinin hizmetini başkasıyla beraber zikretme. Kimseye de hak etmediği değeri verme. Bir adamın rütbesinin büyüklüğü, onun ufak bir hizmetini büyük görmene; küçüklüğü de onun büyük hizmetini küçük görmene sebep olmasın.

Senin makamına yaklaşamayanları unutma, işleri sana kadar gelemeyenleri araştır. Sırf onlar için güvenilir birini görevlendir, onların işlerini sana en doğru şekilde bildirsin.

Elhasıl öyle çalış ki, yarın Hakk`ın huzuruna çıktığın zaman, ‘bütün gücümü sarf ettim` diyebilesin.”

Birkaç kelime ile fehmettiğimizi not edersek, şunlara vurgu yapıldığını söylemek mümkün: “Adalet, emanet, istikamet, hakkaniyet, liyakat, cemiyet, samimiyet ve gayret.”

Rabbim, akıbetimizi hayreylesin. Amin