Kocasının değil annesinin kendisine ve çocuklarına baktığını belirten hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:

“Biz üç kardeşiz. 2 abim var ben küçükleriyim. 4 yıldır evliyiz. Bir çocuğumuz var. Ayrı evde oturuyoruz. Annemle babam da bizden birkaç sokak ilerde oturuyorlar. Eşim bir akrabasının yanında çalışıyor. Çok düşük bir maaşı var. “Çık oradan başka iş bul” diyorum. “Tamam” filan diyor yine devam ediyor.  

Ben hasta oluyorum, babam geliyor, beni doktora götürüyor. Evin elektrik su faturalarını babam ödüyor. Evde çeşme bozuluyor babam gelip yapıyor, kornişi babam takıyor, televizyona varıncaya kadar hep babam ayarlıyor. Bir yere gideceğimiz zaman babam gelip bizi alıyor. Çocuk hasta oluyor, annem koşuyor, ilgileniyor. Her hafta annem bizim için pazar alışverişi yapıyor. Zeytin, peynir ve kuru gıda ne varsa babam getiriyor. Onların da maddi durumları öyle çok iyi değil ama, kocamın ilgisizliğine karşı beni ve çocuğumu yalnız bırakmıyorlar.

Eşim ise adeta babamla annemin bize hizmet etmesini normal karşılıyor, “herkesin anne babası çocuklarına bu iyilikleri yapar” diyor. Kocama: “sen görevini yapmıyorsun annemlere de bir sürü zahmet çıkarıyorsun” diyorum, bana kızıyor, vuruyor. Bir kaç defa bana vurduğunu anneme söyleyecek oldum sonra vazgeçtim. Bazen ben bununla niye evlendim diye kendime kızıyorum. Halimiz ne olacak bilemiyorum.”

Burada bir kaç tane problemli tutum var.  

Evvela evlendirip ayrı bir eve yerleştirdikleri halde kızlarına hâlâ bebek muamelesi yapan anne baba tutumu oldukça sağlıksızdır. Anne babanın misalde zikredilen iyiliği de namaz gibi vakti ve diğer şartları gözetildiğinde onarır, geliştirir ve değer katar. Nasıl ki kozasından çıkmakta zorlanan kelebeğe acıyıp kozasının çıkışını genişletmek o kelebeğin kendi kanatlarıyla uçmasını engellemek demektir.

Çocuklarının kanatları olan aşırı himayeci ve kaygılı anne babanın bu iyiliği de netice itibariyle marazlıdır. Çocuklarının yanında olduklarını hissettirirken onların karşılaştıkları problemle bizzat yine kendilerinin yüzleşip, ellerindeki bütün araçlarla ve çözüm yöntemleriyle meseleyi çözmelerini beklemek durumundadırlar. Tamam çok zorlandıkları zaman yol gösterebilirler ama tabiri caizse evli barklı kızlarını da, damatlarını da artık sütten kesmelidirler.       

Anlatılan duruma bakılırsa ikinci yanlış tutum da okuyucumuzun kocasının tavrıdır. Evet anne babalar, evlenen çocuklarına da bir yere kadar yardım ederler ve çoğu bunu bir kusur veya ihmal gördüğü için değil, kalbi bir şefkat ve muhabbetle yapar hatta bundan keyf alır. Ancak anne baba dahi olsa, kendi görev ve sorumluluklarını başkasının eline teslim etmek de insan haysiyetine ağır gelir/gelmelidir.

Burada bu kocadan beklenen husus bu anne babaya dua edip mesela şöyle demektir: “Allah sizden razı olsun. Şu konularda sizin zahmet etmenize gerek yok, ben ilgilenirim..”

Ve okuyucumuzun da burada sadece kocasını değil anne babasını da yanlıştan vazgeçirmek gibi bir sorumluluğu vardır.

Bunu yaparken de yukarda bahsettiğimiz tutumların farkında olmalıdır. Ve şikayetçi, suçlayıcı, etiketleyici bir dil ile değil, değer verici, kıymet bilici, yapıcı ve sevecen bir üslup ile hareket etmelidir.

Dua bekleriz.