Evlerinde aşırı derecede küfürlü sözler kullanıldığını belirten bayan okuyucumuz şöyle diyor:

“Ben dindar bir ailede büyüdüm. Bizim evde küfürlü konuşulmazdı. Babam çok öfkelendiği zaman ne dediğini bilmezdi. Bir de büyük abilerim bazen öyle kötü laflar söylerlerdi. Şimdi yaklaşık yirmi yıldır evliyim. Evde üç yetişkin oğlanın da babalarının da ağızları bozuk. Çocuklar ufakken onlara kızmadım o yüzden mi, babalarından görüyorlar ondan mı bilmem ama hepsi küfürlü konuşuyor. Kocamın zaten neredeyse küfretmediği hiçbir cümlesi yok. Sanki bana kötü sözler söylemek için evlenmiş. Kocam böyle küfürbaz olduğu için annem bize geldiğinde bir iki saat oturup gidiyor. Çoğu kötü sözüne alıştım ama bazen, ağırıma gidiyor. Sonra gönlümü alırken bile yine hoş olmayan sözler kullanıyor. Namazını kılıyor. Tarikata gitti ama değişmedi. Hatta ona birkaç defa, gittiğin yerden utan, şu ağzını düzelt dedim. Bu sefer de, benden başladı, sövmediği kimse kalmadı. Telefonda konuşurken de öyle konuşuyor. Bunun günahı benim üzerime de var mı?”

Koprolali denilen bir hastalık var. Bu hastaların, aynı küfürleri sürekli tekrar ettikleri söylenir. Bu örnekte de böyle nöropsikiyatrik bir bozukluktan bahsediliyor gibi. Ama, bunun için de tabi ki teşhis olmadan bir şey söylenemez. Ve klinik olarak, ‘evet bu kişide böyle bir bulgu var` denmişse o zaman, burada söyleyeceğimiz şey, sadece “Allah şifa versin” demek olacaktır.

Küfürlü sözler, eğer diline hakim olmamakla ilgili ise, orada tabi ki ahlâki bir problem vardır. Müstehcen sözler, kişinin mürüvvetini, izzetini, haysiyetini ve vakarını zedeler.

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Allah, çirkin sözün açıklanmasını sevmez; ancak söyleyen haksızlığa uğramışsa başka. Allah, her şeyi işiten, hakkıyla bilendir.” (Nisa 148)

Hadis-i Şerifte ise Efendimiz(sav) şöyle buyurur: “Allah çirkin hareketler yapan ve kötü sözler söyleyen her kişiden nefret edip buğzeder ve onları sevmez.” (Tirmizi, Birr 61)

Küfürlü sözler, karşıdakinin izzet-i nefsine dokunur, öfkesini tahrik eder, ruhunu incitir, sağlığını bozar. Bu nedenle konuyla ilgili hadis-i şerifler bizi sıkça uyarır:

"Kişiye şer olarak, Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeter…" (Buhari, Edeb 57; Müslim, Birr 28; Ebu Dâvud, Edeb 40; Tirmizi, Birr 18)

"Müslüman`a sövmek fısktır, onunla çarpışmak da küfürdür." (Buharî, Fiten 8, İman 36)

"Mü'min ne dil uzatıcı, ne lanet edici ne kaba ve çirkin sözlü ne de hayasızdır." (Tirmizi, Birr 48)

"Birbirine söven iki kişinin söylediklerinin günahı, mazlum olan haddini aşmadıkça, sövüşmeyi ilk başlatana yazılır." (Müslim, Birr 68)

“Ne yapayım, alışmışım, terk edemiyorum, öfkelenince kendimi tutamıyorum” gibi dil ile işlenen cürmün vebalinden kurtulmayı amaçlayan hiçbir izah da mazur görülemez.

Okuyucumuz, kocasının günahına ortak değildir. Ancak, onun daha fazla sövmemesi için elinden gelen dikkati gösterirken, bunu önleme adına da sonucu ne olursa olsun elinden gelen çabayı göstermeye devam edecektir.

Böyle bir evde çocukların küfretmesi nasıl engellenir? Bu soruya cevap vermek pek kolay olmasa da, en azından babalarının yaptığı yanlışa düşmemeleri hususunda bilgilendirilmeleri zarurettir. Anneleri ya da yakınları, “Oğlum bakın babanızın dili öyle, o bu lafları zor bırakır, siz öyle konuşmayın ayıptır, günahtır, çirkindir” gibi sözlerle sık sık tatlı bir dille uyarmalıdırlar.

Namaz kılan birinin ağzına çirkin sözler hiç yakışmaz. ‘Tarikate de gitti` diyorsunuz. Neresi olursa olsun gidilen manevi ortamlar herkesi hemen bir anda değiştirmez. O da sabır, sebat, azim, kararlılık ve devamlılık ister. Hem bir yer, ona bir şey katmadıysa başka adresler de aranabilir. Bu yöntemde ısrarcı olmakta fayda vardır.

Fakat İslam`ın kutsallarına ilişmedikçe ve alışılan sınırda durdukça da, meseleyi öyle ciddi bir aile sorunuymuş gibi abartmaya da gerek yoktur.

Dua bekleriz.