TÜRBÜLANS
AÇ KAPA/ARTEMA
Yıllar öncesinin meşhur bir reklamıydı başlığa konu olan.
En azından bizim jenerasyon iyi hatırlar.
Bir musluk reklamıydı.
Ekranda musluk, fonda müzik ve aç kapa, kapa aç artema sözleri…
İhanet şebekesi FETÖ elemanları Artema reklamındaki musluktan daha rahat dönmekteler.
Düğün fotoğraflarında bile türbanlı olan Arzu Yılmaz - hani şu FETO`nun cevval akademisyeni İhsan Yılmaz`ın eşi -başı açık ülke ülke dolaşmakta.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu`nun yemeklerinin zehirli olup olmadığını kontrol eden Gamze Tembel Esen, üç beş yıl önce türbanlıyken, şu anda İtalya`da açık dolaşıyor.
Hakan Şükür'ün karısı Beyda Şükür, Hacc`a gidince örtündü, şu anda ABD`de açık dolaşıyor.
Dicle Üniversitesi Rektörü Ayşegül Jale Saraç yıllardır açıktı, ihraç edileceğini anlayınca örtündü, Zaman gazetesinde gazetecilik yapan Hanım Büşra Erdal gözaltına alınırken örtülüydü, şu anda açık.
Her birinin ayrı bir hikâyesi ve gerekçesi vardır. Bütün gerekçeler örgütün kârhanesine bir artı değer katmak.
Yoksa Ayşegül Jale Saraç, bu iktidar başörtülü rektörü görevden alıyor algısını oluşturmak için örtündü, yani rızayı İlahi değil, Şeytan`ın avukatlığına soyunmaktı muradı.
Yine Hanım Büşra Erdal başörtülü gazeteci gözaltına alındı algısı peşindeydi.
Beyda Şükür, Arzu Yılmaz ve Gamze Tembel Esen de Batı`ya “sandığınız gibi dindar bir kimliğimiz yok” mesajını yayma çabasında.
Bunların hayatları oyun, tavırları oyun, ilişkileri oyun…
Tepelerinde bir çoban, çobanın arkasında ona çiftliği bahşeden ağababalar ve her birisi güdülmeyi kutsal vazife bellemiş birer koyun.
Algıları aynı, tavırları aynı…
Sanki FETÖ laboratuvarlarında DNA`sına ihanet zerk edilerek klonlanmışlar.
ÇOCUK EĞİTMİNE BAĞIŞ VE SEHER`İN HİKÂYESİ
Seher, Selahattin Demirtaş`ın öykü kitabına verdiği isim…
Ya cezaevinde boş zamanlarını doldurma amaçlı ya piyasada kalma kaygısı ya da cüzdanı şişirip vicdanı pazarlama amaçlı yazılan eserdir mevzubahis olan.
Kitabın yazıya konu olma gerekçesi Demirtaş`ın eserden elde edilen geliri çocukların eğitimine bağışlayacağını söylemesidir.
Hani insan hangi çocuklar sorusunu sormadan edemiyor.
Kurban derisi dağıtırken Demirtaş`ın işaret fişeğiyle sokağa dökülen vahşi çakalların saldırısıyla işkencenin envai çeşidine uğrayıp katledilen Yasin Börü, ekmek almaya giderken PKK`lıların döşediği bomba sonucu Silvan`da katledilen Fırat Simpil gibi çocuklar da bu bağıştan yararlanabilecek mi?
Veya Dara Botan`ın “Tanrıların Yaratamadığı Cehennem Beka” eserinde Öcalan`ın ahlaksız isteklerini reddettiği için yoğunlaşma evinde intihar eden on yedi yaşındaki Rojavalı kızın eğitimine katkısı olur mu?
Sahi o kızın akıbeti ailesine nasıl anlatıldı?
“falan çatışmada gösterdiği kahramanlıkla...” diye başlayan aynı akıbete kurban binlerce gence gönderilen yazıdan değil mi?
Kızın kod adı kitapta yazılıyor da gerçek adı neydi?
Yoksa Seher miydi?
DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ
20 Kasım Pazartesi günü Dünya Çocuk Günü`ydü…
Göbekli kodamanların çocuklara müreffeh bir dünya bırakma ve onları mutlu etme amaçlı belirledikleri bu günden acaba Myanmar`da anne ve babasını kaybedip Bangladeş kamplarında yaralı yaşayan yetimin haberi var mı?
Filistin zindanlarında sekiz on yaşlarında ömür tüketen çocukların veya Moşe`nin kahkahaları arasında çığlık çığlığa kalan sabi haberdar mıdır?
Bu gün Afrika`nın kara kavruk çocuklarına mı bahşedilmiş yoksa ABD`deki obez akranlarına mı?
Suriye, Irak, Afganistan, Libya`da enkaz altındaki minik bedenlerin hiç böyle bir günden haberi oldu mu?
Organ mafyasının elinde parçaları mezada çıkarılmış bebelerin böyle bir günü var mı?…
Bütün soruların cevabı kocaman bir “hayır”dır.
Çünkü Bu gün, kanla beslendiğinin farkında olmadan ağzını büzerek “ama ben idama karşıyım” diyen sanal hümanistlere bahşedilmiş…
Gününüz kutlu olsun diyemeyeceğim çocuklar, yaşanılacak bir dünya için büyüklerinizden daha çok çalışmalısınız.
Çünkü cinnetimizi siz cennete çevirebilirsiniz!