TÜRBÜLANS
Türk Eğitim-Sen, MEB İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin "Öğrenci Andı" başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay`da dava açtı.
Davayı açan kim veya hangi kurum?
Türk Eğitim Sen…
Adı bile ayrıştırıcı…
Söz konusu sendika, ant diye dayatılan jakoben söylemi kendince kazanılmış hak olarak bellemiş.
Danıştay 8. Dairesi tarafından 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesiyle kaldırılan andın bir daha okutulması için açıldı dava.
Amaç Türk olmayan Kürt çocuğuna Türk`üm dedirterek yalan söyletmek…
Türk olmayan Arap çocuğuna Türk`üm dedirterek yalan söyletmek…
Türk olmayan Ermeni çocuğuna Türk`üm dedirterek yalan söyletmek…
Türk olmayan Süryani, Rum, Gürcü çocuğuna Türk`üm dedirterek yalan söyletmek…
1933 yılından itibaren okunmaya başlayan andın okunmasını sağlamak.
1933 zihniyetini hortlatmak.
1940`lı yıllarda “Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!” diyen
“İslâmlık terakkiye manidir. Bu dinle yürünmez, mahvoluruz ve bize de kimse ehemmiyet vermez.” diyen
“Devlet idaresindeki kaba sofuların elindeki dine kutsallık tanımak, bana göre Afrika zencilerinin çömlek ve taş parçalarına tapmalarından fazla bir anlam ifade etmez. Birinci olayla ikinci olay arasındaki fark, ilki kuruntuya dayanan bir inanç, ikincisi de bir toprak parçasına güvenmekten ibarettir. Türk medeni kanunu yürürlüğe girdiği gün, milletimiz on dört asırdır kendini çeviren sakat ve karışık inançlardan kurtulmuş olacaktır.” diyen Mahmut Esat Bozkurt ruhuna geri dönmektir.
O ruhun ülkeyi soktuğu badireden onca yıldır çıkamıyoruz.
Çıkacak gibi de görünmüyoruz.
Sadece debeleniyoruz.
Gerekçeli karar da evlere şenlik…
"İdari istikrar oluşturacak biçimde çok uzun zamandır bütün devlet okullarında ve hatta özel okullarda genç nesillerin anayasal vatandaşlık temelinde aidiyetini güçlendiren ve öğrencilerde değer oluşumuna katkı sunan ve her sabah ders başlamadan önce okutulması şeklinde uygulanan…” ifadesi muhteşem(!)
Sahi aidiyeti güçlendiren mi yoksa güçleştiren mi?
Dayatılan ant birleştirici mi yoksa ayrıştırıcı mı?
Yüceltilen, necis ve lain ırkçılık putu mu yoksa ortak değer ortak ülkü, ortak din, ortak coğrafya olan millet mi?
Onlar istedikleri kadar antlarını okutsunlar, Hamdullah Suphi Tanrıöver`in yazıp Atatürk`ün altına Ermeni bir hattat tarafından yapılan imzasını çaktığı gençliğe hitabeyi okutsunlar biz yine de Bağdatlı Ruhi ile cevap veririz.
Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestiz
Biz ehli harâbâttanız mest-i Elest'iz
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanır lîk
Bizi mâil-i bûs-ı leb-i câm ü kef-i destiz
Erbâb-ı garaz bizden ırâğ olduğu yeğdir
Düşmez yere zîrâ okumuz sâhib-i şastız
Bu âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyız
Âlâlara âlâlanırız pest ile pestiz
***
Bizi üzüm suyu ile sarhoş oldu sanmayın.
Biz meyhane sakinleriyiz ama bezm-i elest sarhoşlarıyız
Etekleri bulaşmış olanlar bizi de bulaşmış sanırlar ama.
Biz yalnızca aşk kadehinin dudağını ve elin ayasını öpmeye düşkünüz.
Garaz sahiplerinin bizden uzak olması iyidir.
Çünkü biz şast sahibiyiz, okumuz yere düşmez.
Bu fani dünyada ne efendi ne de köleyiz.
Büyüklenenlere büyüklenir, alçak gönüllülerle alçak gönüllü oluruz.
Velhasıl bizim andımız sadece ve sadece ELEST`tir