Zeytin Dalı Harekâtı, siyasi parti liderlerinin hararetli tartışmaları, operasyonlar ve muhtelif ürünlere yapılan zamların gündemde olduğu bu günlerde, pek gündeme gelmeyen ama kronikleşen sosyolojik bir vaka olan uyuşturucudan bahsetmek istiyorum.

Uyuşturucu kullanımı her geçen gün artıyor. Uyuşturucu madde kullanım yaşının ilkokula indiği de hepimizin malumudur. Toplumumuzun geleceği ve umudu olan genç dimağlar uyuşturucu ile ruhsuzlaşıp, düşünemeyen bir nesil oluveriyorlar. Artık toplum kırmızı alarm veriyor!

Şu hakikati hepimiz bariz olarak görüyoruz; birçok park, okul ve mahalle uyuşturucu şebekeleri tarafından resmen parsellenmiş ve herkes kendi bölgesinde bunun ticaretini yapıyor. Harabe mekânlarda ve tenha yerlerde gençlerin sürekli uyuşturucu kullandığı bilmeyenimiz yoktur.

Çoğunluklu olarak aile içi iletişimsizlik, arkadaş çevresi ve manevi tatminsizlik yaşayan kişiler uyuşturucuya bulaşıyor. Bu kişiler adeta bir suç makinesine dönüşüyor. Kullandığı maddeyi elde etmek için yapmayacağı bir suç yoktur. Yapılan araştırmalara göre Cezaevindeki mahkûmların toplamının yüzde 21`i uyuşturucu madde suçundan yatıyor.

Sekiz bakanlığın çalışmalarının yer aldığı “Uyuşturucu ile Mücadele Faaliyet Raporu 2017”ye göre Türkiye`de son on yılda 2 bin 148 kişi uyuşturucu madde kullanımından hayatını kaybetmiş. En az bir defa uyuşturucu kullanan 1 milyon 300 bin kişi olduğu kaydedilmiştir. Bu raporla Türkiye`de uyuşturucu röntgeni çekilmiş ve vaziyet ortadadır.

Peki, bu müzmin sorunun çözümü için neler yapılıyor ve neler yapılabilir? 

Öncelikle AMATEM (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi) hizmeti, ALO 191 Uyuşturucu ile Mücadele Hattı ve “Narkotim Projesi” elbette önemlidir ancak asla yeterli değildir. Sorunun merkezinde; maneviyattan bihaber bir gençlik potansiyeli, bu potansiyel üzerinden korkunç paralar kazanan baronlar ve derin yapılar vardır. Bir de Uyuşturucu ile mücadele etmesi gereken birimlerin sorumsuzluğu eklenince bu sorun daha da katmerleşiyor.

Toplum olarak uyuşturucu belasından kurtulmak için öncelikle kullanma sebeplerine odaklanılmalı ve bu sebeplerin minimize edilmesi için planlı, programlı bir çalışma yapılmalıdır. Bu çalışmanın da başarılı olabilmesi için Hükümet, STK ve Bireylerin atacağı önemli adımlar vardır.

Bu konuda en büyük görev hükümete düşüyor. Örneğin bir taraftan Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığı üzerinden somut ve sonuç alıcı projeler geliştirmek ve uygun STK`larla bu projeleri hayata geçirmek gerekir. Diğer taraftan emniyet birimlerinin sokak satıcılarından ziyade bu işin baronları, bürokrasi ayağı ve derin yapıları ile mücadele etmelidir.   

STK ve Siyasi Partiler; bilgilendirme toplantıları yapmalı ve konuyu gündeme taşımalıdır. Bu çerçevede İHH “Mahallene ve Okuluna sahip çık! Uyuşturucuya Hayır!” sloganıyla 31 ayrı şehirde uyuşturucu ile mücadele konferansları başlatıyor. HÜDA PAR Gençlik Kollarının Uyuşturucu ile mücadele amacıyla birçok ilde şehrin muhtelif noktalarına “Uyuşturucuya Dur Diyelim!” ve “Uyuşturucu Kullanma, Kullanılma!” pankartlarını asıp basın açıklamaları yapmaları takdir edilecek adımlardır.

Birey olarak; başta ebeveynler olmak üzere herkesin gençlere yeterince ilgi göstermesi, arkadaş çevrelerinin iyi tanınması ve İslami bir ahlak üzerine yetiştirilmesi için gayret sarf edilmelidir.