Yahudi karakterlerinden biri olan “Korkak bir millettir” maddesine devam edelim.

Yahudi tarihini incelediğimizde; ne kadar korkak olduklarını, özellikle ölümden ne kadar çok korktuklarını daha iyi anlamış oluruz.

Tarihte mal veya can ile bedel ödeme söz konusu olduğunda Yahudiler hep gerisin geriye kaçmışlar. Ya bir bahane uydurarak ipe un sermişler ya da korkaklıklarını gizleyemeden müttefiklerini yüz üstü bırakmışlar.

Zaten bilindiği gibi Yahudiler peygamberlerini savaşlarda hep yalnız bırakmakla meşhurdurlar.

Onları Firavun’un zulmünden kurtararak sahil-i selamete çıkartan Hz. Musa’ya (Aleyhisselam) “Sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız” (Maide Suresi 54. Ayet) diye cevap vererek kaypaklıklarını ve korkaklıklarını tescil etmişlerdi.

Sadece Hz. Musa (Aleyhisselam) için değil hem Efendimiz (Sallahu Aleyhi Vesellem)  döneminde hem birçok peygamber döneminde hem de günümüze kadar ki Yahudi tarihinde onların düşmanlarının karşısına çıkıp yiğitçe savaştıkları ya da mertçe ileri atıldıklarını göremezsiniz.

Ya sağlam kaleler arkasında ahkâm kesmişler ya da kendilerini güvende hissettikleri yerlerde sözde meydan okumuşlar. Ancak ne zaman savaş meydanlarında ve hayatın gerçekleriyle karşı karşıya kalmışlarsa o zaman zelil olmuşlar, rezil olmuşlar ve dünyaya ibret olmuşlar.

Rabbimiz (c.c) buyuruyor, “Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar; ancak müstahkem kaleler içinde veya siperlerin arkasından korka korka savaşırlar…” (Haşr Suresi 14. Ayet)

Evet, Yahudiler Müslümanlarla topluca ya da yüz yüze yiğitçe savaşamazlar, ya korunaklı kalelerin, tankların, demir kubbelerin ardına saklanırlar ya da duvarların arkasında korkarak savaşmak zorunda kalırlar.

Bu melun topluluğun bir yıldır Gazze başta olmak üzere orta doğuda yaptığı soykırım ve katliam onların cesur ve yiğitliklerinden değildir. Bilakis korkak oluşlarından ve Müslümanlar arasındaki tefrika ve dağınıklıklarındandır. Yoksa Yahudiler dünyanın en korkak milletidir.

Ayrıca Yahudiler ölümden çok korkarlar.

Çünkü ölüm, dünyaya dört elle sarılmış ve dünya sefası için yaşayan bir toplum için acı bir yok oluştur. Dolaysıyla Yahudiler için ölüm; tüm servetlerinin ve zevklerinin sonu olacağı için ondan korktukları kadar hiçbir şeyden korkmazlar.

Ölümden korktuklarının bir diğer sebebi ise, iç dünyalarındaki mutmainsizlik ve boşluktur. Bu boşluğu dünya zevk ve sefasıyla doldurmak istiyorlar ve bir türlü bu sefadan da kopmak istemiyorlar.

Doğrusu Yahudiler zalim olduklarını ve dalalet üzerinde olduklarını da iyi biliyorlar. Ölümden sonra büyük bir azaba duçar olabilecekleri olasılığı ağır bastığı için de dünyada çok yaşamak istiyorlar. Bundan dolayı dünyada yaşamaya olan düşkünlükleri diğer insanlara nazaran çok daha fazladır.

Rabbimiz (c.c) buyuruyor, “Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun; müşriklerden de çok; her biri ister ki bin sene yaşasın…” (Bakara Suresi 96. Ayet)

Evet, Yahudilerin yaşamaya olan tutkuları ve ölümden korkuları bildiğimizden de fazladır. Ancak ne yazık ki korkak ve sefa düşkünü olan bu lanetli topluluk, İslam âleminin tefrika ve ihtilaflarından dolayı yıllardır Müslümanlara kan kusturuyor.

Ya Rabbi! Ümmet-i Muhammed’e (Sallahu Aleyhi Vesellem)  vahdet nasip et.

Gazze ve Lübnan’da başta olmak üzere korkak Yahudilerin zelil oldukları günleri tez zamanda bize göster.

Bizi de bu mücadelede pay sahibi kıl. Âmin.