10 aydan fazla bir süredir Gazze’de soykırım uygulanıyor.
Siyonist işgal çetesi ne hukuk tanıyor ne insan haklarına aldırış ediyor ne de insanlık namına bir değer taşıyor.
Arz-ı Mevud hayaline ulaşmak için Gazze başta olmak üzere her tarafı yakıyor, yıkıyor ve harap ediyor. Bu şımarık yaratığa ne ses çıkaran var ne de hesap soran. Zaten o da hiçbir ülkeyi ya da ülke yöneticisini adam yerine koyup muhatap almıyor ve gerektiğinde herkesi tehdit edip parmak sallıyor.
Geçen 10 aylık Gazze soykırımına karşı halkı Müslüman ülke liderleri güçlü bir ses çıkarmayınca Siyonist çete bu kez ikinci bir merhaleye geçti.
İşgalciler zaten Gazze’de en acımasız katliamlarına devam ediyorlar. Bununla beraber eş zamanlı olarak hem HAMAS ve Hizbullah başta olmak üzere direniş grupları liderlerine yönelik suikastlara hız verdiler hem de komşu ülke topraklarını ilhaka hazırlanıyorlar.
İşgalci çete başı Netanyahu, hamisi büyük şeytan ABD’den onay aldıktan sonra ikinci merhale için hızlı bir hamle yaptı.
Önce Lübnan’da Hizbullah yöneticisi Fuad Şükür’e sonra Tahran’da HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye yönelik füze saldırılarında bulunarak bu iki müstesna lideri şehit etti.
Hemen ardından “şimdi ise; Halit Meşal, Yahya Sinvar, Muhammed Sinvar, Tevfik Ebu Naim ve Muhammed Şaban…” gibi üst düzey isim listesini yayımlayarak sıra bunlarda diyor.
Direniş gurupları liderlerine yönelik suikast hazırlıklarıyla beraber, Suriye’den Golan, Mısır’dan Sina ve Lübnan’dan da sınır bölgesini ilhak için çeşitli senaryolar devreye koymaya çalışıyor.
Bununla beraber Gazze’de mukavemetin iç yüzü nasıldır bilinmiyor. Direnişçiler 300 gündür ne durumdadır net bir bilgi yok. Mühimmatları, komutanları ve birlikleri ne durumdadır bilen yok.
El hâsıl, halkı Müslüman ülke liderlerinin üzerine serpilmiş bu ölü toprağı, daha çok katliamlara kapı aralayacak ve en sonunda onların da sonu olacak gibi görünüyor.
Peki, bu işgalci çeteyi kim nasıl durduracak?
Bu işgalci çete ancak İran, Türkiye ve Mısır üçlüsünün ortak karar ve somut hamlesiyle durdurulabilir.
Bu satırları okurken bazı okurların mütebessim çehresini görür gibiyim. Ya da “israil ve ABD’ye köle olmuş Sisi yönetimi Mısır mı?”, “ABD üzerinden İşgalci Siyonistlere istihbari bilgi ve destek veren Kürecik ve İncirlik üslerini kapatamayan ve ticareti bile tam olarak kesemeyen Türkiye mi?” cümlelerini de duyar gibiyim.
Buna rağmen işgalci çeteyi durduracak yegâne formül, bu üç ülkenin ortak karar ve somut adım atmasıyla, dolayısıyla İslam âlemine lokomotif olmakla mümkündür. Yoksa Birleşmiş Milletlermiş, Uluslararası Adalet Divanıymış veya bilmem hangi uluslararası kuruluşmuş… Bunların hepsi boş ve zaman kaybından başka bir şey de değildir. Çünkü bu kuruluşlar sadece Müslüman ülkelere müeyyide uygulamak için kurulmuş ve Batı emperyalizminin arka bahçesinden başka bir şey değildir.
Kısacası, mezkûr üç ülke liderleri başta olmak üzere halkı Müslüman ülke liderleri ya birlik olup bu zehirli Siyonist hançeri söküp çöplüğe atacaklar ya da zillet içinde tek tek yok oluş sıralarını bekleyecekler.
Davetçiler için örnek şahsiyet olan İsmail Heniyye başta olmak üzere tüm Aksa şehitlerinin şehadetlerini tebrik ederken, kanları İslam âleminin uyanışına, Gazze ile Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne ve İşgalci çetenin yok oluşuna vesile olması temennisiyle…