Bugün 4 Muharrem 1445.

Altı gün sonra, yani hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günü Aşûra günüdür.

Hz. Nuh (a.s)’un gemisinin karaya oturduğu, Hz. Âdem (a.s)’in tövbesinin kabul olduğu ve diğer Peygamberlerin hayatında vuku bulunan önemli hadiseler konusuna girmeyeceğiz.

Yahudilere benzememek için Muharrem ayının 9, 10, 11’inci günlerinde oruç tutmak ile ilgili rivayetlere değinmeyeceğiz.

Hz. Hüseyin efendimizin Kerbela çölünde yaşadıkları ve Kûfe halkının ihanetlerinden uzun uzun bahsetmeyeceğiz.

Daha çok “Aşure gününü nasıl anlamalıyız?” sualine cevaplar bulmaya çalışacağız.

Evvela “Aşure günü” Müslümanlar için bir muhasebe günü olmalı.

“Kıyam önderi Hz. Hüseyin ve Kerbela olayı” başta olmak üzere bu günde meydana gelen vakıaları iyi tahlil edip dersler çıkarmalıyız. Çünkü tarihten ders çıkarmayanlar için tarih hep tekerrür etmiştir.

Peki, Aşûra gününü nasıl anlamalıyız?

Yazılabilecek onlarca maddeden sadece beş maddeye değinmekle yetinelim.

1- Aşura günü birçok peygamber için sevinç ve mutluluk günleri olmuştur. Allah (c.c.) o günde onları sıkıntılardan kurtarmış, lütuf ve ikramda bulunmuştur.

Ümmet olarak biz de Allah’tan lütuf, ikram ve nusret bekliyorsak, o halde Allah’ın bize inzal buyurduğu emir ve yasaklara harfiyen uymalıyız.

Unutmamalıyız ki Allah’ın yardımı, bizim ona (c.c) olan itaatimiz ve vahyine şartsız olarak ittiba etmemize bağlıdır.

2- Aşura günü birçok peygamber için sevinç günü olmuş olsa da tarihin bir cilvesi olarak Efendimiz (sav) torunları ve ümmeti için bir matem günü oluverdi.

Zaman ve mekân değişse de, zalimlerin zihniyet parametreleri değişmez, onun için “Her gün Aşûra her yer Kerbela” diyoruz.

O halde ehli kıble olarak her birimiz fer’i meselelerimizi bir kenara bırakıp zamanımızın Yezidlerine karşı Hüseyni bir duruş ve topluca bir adanmışlık örneğini sergilemeliyiz.

3- Ümmet yaşasın diye kendini feda eden Hz. Hüseyin, bir adanmışlık çığırını açmıştır. Açılan bu çığırda yürüdüğümüz ölçüde Hüseyni oluruz.

O halde mezhebi, ırki ve milli çıkarlar için değil ümmetin maslahatı için çalışmalı ve bu uğurda fedakârlık yapmalıyız.

4- Dünyalık makam ve mevkileri Ümmetin menfaatlerinin önünde tutan Ömer bin Sad karakterlileri iyi tanımalıyız. Bu hale düşmemek için fiili ve kavli duada bulunmalıyız.

5- Kûfe halkı gibi “Gönlü Hüseyin’den yana, kılıcı Yezid’in elinde” olanlardan olmamak için kimden gelirse gelsin, her türlü zulüm karşısında; ya elimizle ya dilimizle ya da kalbimizle mücadele etmeliyiz.

Hasılı, Kıyamete kadar Hüseyinler ve Yezidler var olacaktır.

Bugün Ümmetin muhtelif coğrafyalarında Kerbelalar yaşanıyor. Şimr bin Zilcevşen’lerin kılıcı, Hermale’lerin okları bugün İslam coğrafyalarının muhtelif yerlerinde mazlumlara kan kusturmaya devam ediyor… Bu mazlum coğrafyalar Hüseyinleri beklemektedir.

Hüseyni olmak bedel ister, fedakârlık ister, cesaret ister. Hüseyni olabilme temennisiyle Hicri yılbaşımız mübarek olsun.