Türkiye’nin ikinci yüzyılı resmen başladı.

3 Haziran Cumartesi günü Sayın Erdoğan tarafından açıklanan kabine 6 Haziran Salı günü ilk toplantılarını yapıp görevlerine başladılar.

Peki, Türkiye ikinci yüzyılının ilk kabinesinden beklentiler nelerdir?

Öncelikle bilinmelidir ki, 14 ve 28 Mayıs seçimleri seçmen tarafından çok önemsendi. Erdoğan’ın gitmesi için çalışan bilumum iç ve dış mihraklara karşı duyarlı Müslüman halkımız çabaladı, direndi ve zafer kazandı.

Bu zaferi Sayın Erdoğan’a ve yeni kabineye armağan eden Müslüman halkımız, yeni kabineden beklentileri vardır. Türkiye’nin ikinci yüzyılı bu beklentilerin esası üzerine bina edilmelidir.

Beklentilere geçecek olursak; Yeni Anayasa, Ekonomi, İç politika, dış politika, eğitim, sağlık, Adalet, Kürt meselesi, Aile kurumu, manevi boşluk… gibi onlarca sorun köklü çözüm bekliyor. Biz sadece beş başlığa değinmekle yetineceğiz.

Yeni ve sivil bir anayasa; 12 Eylül darbe Anayasası toplumumuza silah zoruyla giydirilmiş bir deli gömleğidir. Aynı zamanda Türkiye’deki adaletsizliğin de temel kaynağıdır. O halde adaletin tesisi için acil olarak yeni ve sivil bir anayasa şarttır.

Müslüman halkımızın inancına ters olmayan, vesayet ve ideoloji dayatmayan, etnik vurgusu yapmadan “insan” ve “adalet” merkezli bir sivil anayasa düşlüyor toplumumuz.

Ekonomi; Faize dayalı ekonomi sisteminden ivedilikle vazgeçilmelidir. Çünkü işsizlik, adaletsiz gelir dağılımı ve birkaç yılda bir gördüğümüz ekonomik krizlerin temel sebebi faize dayalı ekonomi sistemidir.

Zengini daha zengin ve fakiri de daha fakir yapan kapitalist ekonomi sistemden İslami iktisat modeline geçilmelidir. Böylece toplumda adil bir gelir dağılımı ve müreffeh bir sosyal yapı inşa edilebilir.

Aile yapısı; Aile toplumun temel taşıdır. Aile kurumunu muhafaza etmek için atılması gereken adımlardan geri kalınmamalıdır. Sözde aileyi korumak için yapılan ucube kanunlar ivedilikle gözden geçirilmelidir.

Nikâh akdiyle hayatlarını birleştiren erkek ve kadının mutlu bir yuva kurması için gerekli destekler sağlanmalı ve sapkın akımlara geçit verilmemelidir.

Eğitim sistemi; En çok bakan değiştiren kurumların başında Milli Eğitim geliyor. Her bakan değiştiğinde “sistemi değiştireceğiz” diyerek lokal müdahalelerde bulunuluyor ancak sistemin kendisi sorunlu olduğu için yama tutmuyor. Yamalı bohçaya dönüşen Türkiye’deki eğitim sistemi Cumhuriyet tarihinin kadim sorunudur.

Bilindiği gibi 1949’dan bu yana yani 74 yıldır Türkiye eğitim sisteminde ABD menşeli Fulbright Eğitim Programları uygulanıyor. İvedilikle bu sistemden vazgeçilmeli, inanç ve medeniyet ruhumuza uygun bir eğitim sistemi hayata geçilmelidir. Bunu da sadece devlet eliyle değil bu işi yapabilen STK’lara da imkân tanınmalıdır.

Kürt meselesi; Bu meselenin çözümsüz bırakılması emperyalist müdahalelere kapı aralamıştır. Böylece Kürtlerin yaşadığı topraklar sürekli huzursuz ve emperyalistlerin at koşturduğu coğrafyalar oluvermiştir.

Kürtler İslam ümmetinin asli unsurudur. Kürtlerin yaşadığı Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri bu meseleyi diğer ülkelerin aleyhlerinde kullanma yerine ortak bir akıl ile çözüm yollarını aramalıdırlar. Buna da Sayın Erdoğan pekâlâ öncülük edebilir.

Türkiye’de bu meselenin çözüm kodları ise; Kürtlerinde asli kurucu halk olarak kimliklerinin anayasal düzeyde tanınması, her türlü ayrımcılığa son verilmesi, anadilde eğitim hakkı tanınması ve Kürtçenin de resmi dil olarak kabul edilmesidir.

Hâsılı,  kronikleşmiş bu sorunlar yumağı yeni kabinenin imtihanıdır. Bu imtihanları başarılı olarak geçip geçmeyecekleri ise zaman belirleyecek