Son yıllarda sık sık polis şiddetini duyar olduk.
Özellikle Güneydoğu illerinde kolluk göçlerinin uygulamaları doksanlı yılları hatırlatıyor.
Asık suratlı, çatık kaşlı, önyargılı ve muhatabına şiddet uygulamak için bahane arayan profildeki kişiler hep vitrinlerde görünüyor. Kimi yorumcular; “Eski Türkiye yok artık. Vatandaşa şiddet uygulayan bu polisler, münferit olarak haddini aşan ve meslektaşlarının da itibarını zedeleyen tipler olduğu...” şeklinde yorumluyorlar.
Kimi yorumcular ise; “Siyasi iktidarın milliyetçilik adı altında ırkçı bir politika uyguladığı için artık bir polis devletine dönüşmüşüz...” şeklindedir.
Her iki yorumu destekler mahiyette somut örnekler vardır. Ancak bu farklı yorumların detaylarına girmeden konumuza dönelim. Malumunuz, bir kaç gündür sosyal medyada özel harekat polislerin vatandaşlara uyguladığı şiddet konuşuluyor. İki somut örnek üzerinden devam edelim.
Tarih 14 Aralık 2022 Çarşamba. Saat 18:00 suları. Diyarbakır merkez Bağlar ilçesi
Kaynartepe mahallesinde bir genç, yatsı namazına yetişmek için hızlı adımlarla camiye doğru yol alıyor. Uygulama noktasına geldiğinde Özel harekat polisleri tarafında durduruluyor.
“Namaza geç kaldım” diyen genç önce polislerle tartışıyor sonra polislerin şiddetine maruz kalıyor. Derken, polise mukavemetten gözaltına alınıyor, ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanıp Diyarbakır Kapalı Cezaevi’ne gönderiliyor.
...
Tarih 31 Aralık 2022 Cumartesi.Saat 23:30 suları.
Mardin’in Nusaybin ilçesi Dicle mahallesinde yöresel kıyafetler giyen iki genç evlerine gidiyorlar. Uzun namlulu silahlarla zırhlı araçtan inen özel harekat polisleri sorgusuz sualsiz bir şekilde iki genci yere yatırıp acımasızca darb ediyorlar. Sonra kimlik kontrolü yapıp serbest bırakıyorlar.
Bu iki olayın videoları sosyal medyaya düştükten sonra mağdur gençler şikayetçi oluyor ve şiddet uygulayan ilgili polisler hakkında soruşturma başlıyor. Her iki videoyu da defalarca izledim. Doksanlı yıllardaki kolluk güçlerinin uygulamalarıyla birebir aynı.
Polislerin arasında bir genç, “Neyine güveniyorsun” sualine “Allah’a güveniyorum” cevabını veriyor ve şiddete maruz kalıyor. Ya da bir akrabalarının düğününden gelen iki genç, yöresel kıyafetler giydikleri için şiddete maruz kalıyorlar. Ne insani ne hukuki ne de başka bir şekilde bu uygulamaların izahı olamaz.
İster haddini aşmış münferit bir olay diyelim, ister siyasi iktidarın politikası diyelim. Bu uygulamalar ivedilikle son bulmalı ve şiddet uygulayan ilgili polisler kamuoyunun gözleri önünde şeffaf bir şekilde hesap vermelidirler.
Peki, polisin şiddetine maruz kalıp kamera kadrajına giremeyen mağdurlara ne diyelim? Allah yardımcıları olsun.