Türkiye nüfusunun yaklaşık dörtte birinin eğitim alanı içinde bulunduğu, dolayısıyla Ülke bütçesinin ciddi bir payı da eğitim için ayrıldığı hepimizin malumudur.
Peki, bu kadar nüfus ve bu kadar bütçeye rağmen eğitim sistemimiz ne kadar verimli ve neslimizi ne kadar iyi yetiştiriyor?
Maalesef Türkiye’de eğitim sistemi yap-boz oyununa dönmüş ve her kurulan hükümet, "ciddi reformlar yaparak eğitimin kalitesini arttırmayı hedefliyoruz" açıklamaları yapsa da sonuç değişmiyor.
Ana sebebi ise; Eğitim sisteminin temellerinin yanlış atılmasıdır. Bu yanlış temel üzerinde inşa edilen yapı ne kadar konforlu ve gösterişli olursa olsun en küçük bir sarsıntıda büyük ölçüde zarar görüyor. Dolaysıyla yanlış temel üzerinde inşa edilen bu yapıda yapacağın tamiratların hiçbir kıymet-i harbiyesi olmaz.
Evet, Müslüman bir toplumda islamsız eğitim sistemi uygulanılıyor.
Öğretmen Müslüman, öğrenci Müslüman, okul idarecileri Müslüman, öğrenci velileri Müslüman ancak ders müfredatı batı(l)dan "kopyala-yapıştır" yapılarak alınmış ve uygulanılıyor. Bu eğitim sisteminde yapacağın hiç bir lokal değişiklik sadra şifa olmaz, olamaz.
Çünkü bu eğitim sistemi; kültür, medeniyet ve inancımızı hedef alan bir eğitim sistemidir. Tevhid-i Tedrisat kanunu ile tevhidsiz bir eğitim modeli uygulamaya konuldu ve ideolojik müdahaleler ile eğitim sisteminin merkezine “Laiklik” ve “Ulusçuluk” safsatası yerleştirildi.
Uygulanan batı(l) destekli eğitim sisteminin fikir babalarına baktığımızda, ya Yahudi bir Haham, ya Hıristiyan bir Rahip ya da İslam'a düşmanlığı ile bilinen kişilerdir. Dolaysıyla mevcut eğitim sistemi çocuğa özne değil nesne olarak bakar ve kültür, medeniyet, inancına yabancı olacak şekilde yetiştirir. Bu eğitim sisteminden yetişen bireylerin fikir ve düşünceleri de pekâlâ aldıkları eğitimle paralel oluyor.
Peki, eğitim sistemi nasıl olmalıdır?
Her şeyden önce eğitim sistemimiz “Besmele” ile başlamalıdır.
Besmele ile başlamalı ki; Meyvesi Mevlana, Şeyh Ahmed-i Hani, Yunus Emre, Feqiye Teyran, İbn-i Sina, İzz bin Abdusselam, Mimar Sinan, Melaye Cezeri ve Itri olsun.
Besmele ile başlamalı ki; sadece midesini, şehvetini ve makamını değil, toplumun Dünya ve ahiret kurtuluşu için çalışan, üreten, akademik çalışmalar yapan ve Dünya'ya yön vermeye namzet bireyler yetişsin.
Besmele ile başlamalı ki; düşünme biçimi Müslümanca olsun, zihni Müslümanca çalışsın, okuduğu, dinlediği ve yaşadığı her şeyi vahiy süzgecinden geçirsin…
Maalesef 20 yıldır Milli Eğitim koltuğuna oturan ‘bizim mahallenin beyefendileri' istenilen köklü adımı atmadılar. Cumhurbaşkanı hükümet sistemine geçiş yapıldığında beklentiler daha da arttı ancak yine olmadı. Zaten artık bu konuda siyasi iktidardan pek bir beklenti de kalmamış.
Hülasa, eğitim fabrikasının ürünü olan neslimizin verimli olabilmesi için batıdan ithal edilen eğitim sistemine son verilmeli; İlim, edep, hikmet sütunları üzerine inşa edilen ve "Besmele" ile başlayan kadim eğitim sistemimize dönmeliyiz.