Nihayet kumpas çöktü ve 10 yıl aradan sonra tekrar Mustazaf Der tabelası asıldı.

Bu günleri bizlere gösteren rabbimize hamd ediyoruz. Dindar bir neslin yetişmesi ve İslami bir toplumun inşası için her türlü fedakarlıktan kaçınmayan Mustazaf Der'in yöneticilerine şükranlarımızı sunuyor ve ilk günkü aşk ve heyecanla bereketli çalışmalar diliyoruz.

Mustazaf Der'in kuruluşundan, kumpaslar sonucu kapanışına kadar dernek bünyesinde gururla çalışan, bu süreçte devlet içindeki karanlık yapıların yüzlerce hukuksuz uygulamalarına şahit olan ve sonunda da kumpaslarla mağdur edilip ceza alan biri olarak birkaç yazımı bu konuya ayırmayı planlıyorum.

"Mustazaf" kavramının mahiyeti, Mustazaf Der'in kuruluş amacı, dernek olarak yaptığımız faaliyetler ve bizzat yaşadığımız hukuksuzlukları somut bir şekilde örneklendirmeye çalışacağız inşaallah.

“Mustaz'af”, "za'af" kökünden türemiş bir kelime olup kuvvetli olmanın zıddı demektir.

Yine "Mustaz'af", "İstaz'afe" fiilinin fail ismi olup, zayıf görmek, zayıf bırakmak, zayıf bir hale getirmek demektir.

Kısacası, Kur’ani bir kavramdır ve Kuran-ı Kerim'de "İstiz'af" ve "mustaz'af" olarak 13 yerde geçer.

Telaffuzu zor ama anlam yüklü "Mustaz'af" kavramını yüce Rabbimiz Kur’an-ı kerim'de 3 kategoride değerlendiriyor.

Birincisi; Mücadele edecek güçleri, imkan ve şartları olmayan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve güçsüz erkeklerdir. Bu kategoride olanlar mazur oldukları için Yüce Allah (c.c) çektikleri sıkıntıları kefaret kabul ederek onları af edebilir.

İkincisi; Sayıları ve imkanları olduğu halde ya korkudan ya da rahatlarını bozmak istemediklerinden dolayı zulme karşı direnmeyenlerdir. Bu sınıf; Bütün hücreleriyle zillet elbisesine bürünen, zulme baş eğmeyi maslahat kılıfıyla yorumlayan ve zillet içinde yaşamayı kabul eden zavallılardır.

Zaten istikbar düzenlerini ayakta tutanlar, kendilerini güçsüz hale getiren bu kişiliksiz sınıftır. Hz. Ali (k.v): “Her zaman zulmün iki ayağı vardır; Biri zalim, biri de ona boyun eğen mazlumdur.” Dolayısıyla bu sınıf zalimlerin zulüm ortağıdır. Vahyin deyimiyle; bu sınıfın ahiretteki yeri de zalimlerin yanıdır.

Üçüncüsü; Güçleri ve imkanları az olduğu halde tam bir teslimiyetle rablerine teslim olan mütevekkil müminlerdir. Bu sınıf; zulme baş eğmeyen, her şartta mücadele içinde olan ve kıyam için ortam hazırlamaya çalışan muvahhidlerdir.

Bunların destansı mücadeleleri ve şanlı kıyamlarını yüce Allah (c.c) Kur’an’da övmüş ve kıyamete kadar onları örnek göstermiştir. Ahirette de yerleri Adn ve Firdevs cennetleridir.

İşte Mustazaf Der'in yönetici ve üyeleri bu üçüncü kategoride yer alan mütevekkil müminlerdir.

Her şartta mücadele sahasında hikmetle çalıştılar, sayısız hukuksuzluklara muhatap olmalarına rağmen sabrederek, ümit besleyerek Allah (c.c) rızası için hizmetlerine devam ettiler. Zulüm, baskı, iftira ve kumpaslara rağmen islami bir toplumun inşası için hedefe kilitlendiler.

Bu kararlı duruş karşısında çaresiz kalan karanlık yapılar, karanlık dehlizlerde Mustazaf Der'i kapatma kararını aldılar. Bu kararı da helvadan yaptıkları putlarını yiyercesine sözde hukuk(!) eliyle hayata geçirmeye çalıştılar.

Devam edecek...