HAMAS ve İslami Cihad başta olmak üzere Filistin direniş guruplarının siyonist çeteye karşı psikolojik üstünlük sağladığı dünyanın malumudur. Ancak İslam alemi Kudüs davası konusunda üç maymunları oynamaya devam ediyor.

Her ne kadar halkı Müslüman bazı ülkelerdeki cemaat ve STK`lar Kudüs Davasına dikkat çekmek isteseler de sesleri çok cılız çıkıyor.

Devletler bazında ise Kudüs davasını gündeme taşımaya çalışan bir-iki ülke olsa da asla yeterli değildir.

Elbette İran'ın askeri ve teknolojik desteği ile Katar'ın 500 milyon dolar yardımı yabana atılmaz ancak unutulmamalıdır ki Kudüs Davasının başarıya ulaşması için halkı Müslüman olan bütün ülkelerde ciddi bir duyarlılık olmalı ve devletler bazında siyasi, ekonomik ve askeri adımlar atılmalıdır.

İslam âleminin bu duyarsızlığından cesaret alan siyonist çete israil, Filistin ve Kudüs hakkında dilediği gibi kararlar almaya devam ediyor ve uyguluyor.

Dolayısıyla siyonist çete, varlığını halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticilerine ve sözde âlimlere borçludur. Çünkü yönetici ve âlimlerin suskunluğu, halkların da bu soruna sessiz kalmalarına vesile olduğu gibi, uyuşuk bir İslam âlemi doğurmuştur.

Yoksa İslam âleminin kalbinde bir ur gibi büyüyen siyonist çeteye karşı, Müslüman yöneticiler ve âlimler öncülük ederse kadın-erkek, genç-yaşlı demeden toplumsal bir hareket başlar.

Efendimiz (s.a.v.)'in şu hadisi de bunun en büyük kanıtıdır. “İnsanlardan iki sınıf vardır ki bunlar düzelirse toplum düzelir, bunlar bozulursa, toplum bozulur. Bunlar yöneticiler ve âlimlerdir.”

Bilmeliyiz ki Kudüs Davası sadece Araplar'ın veya Filistin'lilerin davası değildir. Kudüs Davası Rabbim Allah (c.c.)'tır diyen her Müslümanın davasıdır.

Dolayısıyla bu dava; esnafın, çiftçinin, memurun, öğrencinin davasıdır.

Bu dava; Arab'ın, Türk'ün, Kürd'ün, Fars'ın davasıdır.

Bu dava; erkeğin, kadının, yaşlının, gencin davasıdır.

Kısacası bu dava tüm Müslümanların ortak davasıdır.

Bu davayı İnsanlara anlatmak Müslümanlar için bir görev, sorumluluk ve aynı zamanda bir şereftir.

Bu şerefe nail olmak için bir imam cemaatine, bir öğretmen öğrencilerine, bir hoca talebelerine, bir şeyh müritlerine, bir lider müntesiplerine, bir anne ve baba çocuklarına bu kutlu davayı iyi anlatmalıdır.

Ebeveynler çocuklarının ismini; Ömer, Salahaddin, Abdulhamid… koymalı ve bu isimlerin tarihte Kudüs ve Mescid-i Aksa için ne fedakârlıklar yaptıklarını iyi anlatmalıdır. Yine isimlerini; Ahmed Yasin, Şikaki, Musavi Rantisi… koymalı, bu isimlerin Kudüs Davası için nasıl destansı mücadele ettiklerini, nasıl şehit olduklarını anlatmalı ve çocuklarını Kudüs marşları ve Mescid-i Aksa`nın ninnileriyle büyütmelidir.

Ayrıca İslam ülkelerindeki cemaatler, STK`lar, kanaat önderleri… Kudüs Davasını her platformda gündeme getirmeli, paneller, konferanslar, mitingler düzenleyerek hükümetlerin gündemine taşımalıdır.

Unutmamalıyız ki Kudüs meselesi ve Mescid-i Aksa ümmetin kalbi ve kalesidir. Müslümanlara kan ve heyecan pompalıyor, kale düşerse ümmet düşer.

Ümmetin kalbi ve kalesine sahip çıkan direniş gurupları baş tacımızdır ve onlara minnet borçluyuz. Bu uğurda şehit olan ve mücadelelerine devam eden bütün yiğitlere selam olsun.