Malumunuz üç gün önce TBMM Genel Kurulunda reddedilen "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanuna Teklifi", AK Parti itirazıyla önümüzdeki salı günü yeniden gündeme alınacak.
Peki, "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması" ne zaman uygulamaya girdi ve yürülükte olduğu geçmiş zamanda nasıl uygulandı?
Bilindiği üzere 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Kamu personeli alımlarında bazı şartlar getirildi. Bunlardan biri de OHAL kapsamında çıkarılan 676 sayılı KHK ile devlet memurluğuna girişte güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasıydı.
Bu düzenlemeyle kamu personeli adayları, devlet memuru olmak için gerekli tüm şartları yerine getirmekle beraber bir de güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından da başarıyla geçmeleri gerekmekteydi.
Tabi bu uygulama meşru ve objektif kıstaslara dayanmadığı için ziyadesiyle mağduriyetler yaşatıldı.
Niyet okumalar, duyuma dayanan tespitler ve asıl kişi dışında akrabalarına ilişkin "şahsilik ilkesi"ne bağdaşmayacak veriler üzerinden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılarak binlerce gencin hayali ve gelecekleriyle oynandı.
Kaldı ki güvenlik soruşturmasının dayandığı arşivleri hazırlayanların bir kısmı ETÖ ve FETÖ soruşturmalarında yargılandılar.
Düşünün, inancı ve etnik kimliğinden dolayı fişleneceksin, seni fişleyenler "terörist" olduğu gerekçesiyle yargılanacak ve sen de onun hazırladığı arşive göre değerlendirmeye tabi tutulmaya devam edileceksin. Tabi ki sonunda "atanmanız uygun görülmemiştir" soğuk ibaresini okuyup yıllarca verdiğin emek bir çırpıda boşa düşecek ve gelecek adına kurduğun hayaller sadece hayalde kalmış olacak.
Sadece bu değil, bir de Güvenlik Soruşturmasına takılanların bir kısmı, kişinin kan ve evlilik bağı ile bağlı olduğu akrabalarının suç sicilini(!) esas alındığı için mağdur edildiler. Dolayısıyla suçun şahsiliğini ve masumiyet karinesini tamamen yok sayılarak resmen polis devleti uygulaması hayata geçildi.
Bunun binlerce örneği vardır. Daha önce de basına yansıyan somut bir örneği tekrar hatırlamanızı isterim.
Tekniker olarak işe başlayan bir gencin güvenlik soruşturması, anne babasından dolayı "olumsuz" olarak sonuçlanmıştı. Konu mahkemeye taşınınca mahkeme "suçun şahsiliğini ve masumiyet karinesi"ni tamamen yok sayarak ilginç bir kararla gencin işine son vermişti.
İlgili mahkemenin aldığı ilginç kararın bir bölümünü aynen aşağıya alıyorum.
"Uyuşmazlık konusu olayda; güvenlik soruşturmasında elde edilen istihbari nitelikteki bilgilerin davacının babası ve annesine ait olduğu, her ne kadar davacı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmadığı belirtilmiş ise de, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nde kişinin içinde bulunduğu ortamın da dikkate alınması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, … ili, … ilçesi … nolu istasyonuna … teknikeri olarak yerleştirilen davacı hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde davacının ailesi hakkında ortaya konulan hususların güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığının kabulü için yeterli, hukuken kabul edilebilir tespitler olarak değerlendirilebileceği kanaatine varıldığından davacının atamasının yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”
Evet, her ne kadar siyasi iktidar, "Güvenlik soruşturması" nın gerekli olduğunu ve bunun gerekçelerini sıralasa da -ki bazı konularda haklıdırlar- maalesef uygulama çoğunlukla yukarıda belirttiğimiz gibi hukuksuzca olmuştur.
Bu durum öyle bir hal aldı ki artık herkesin etrafında onlarca Güvenlik Soruşturma mağdurunu görmek mümkün hale geldi.
Bu mağduriyetleri gidermek için bazı siyasi partiler, kanaat önderleri ve birçok STK'nın girişimine rağmen siyasi iktidar bir türlü somut adım atmadı. En son Anayasa Mahkemesinin bu uygulamayı iptal etmesiyle mağdurlar rahat bir nefes aldı.
İsminde Adalet olan Ak Parti'nin tekrardan bu adaletsiz uygulamayı yürülüğe girmeye çalışması doğrusu anlamış değilim.
Hadi hayırlısı...