Gündem çok yoğun. ABD ve Rusya ile varılan mutabakat başta olmak üzere yoğun ve hareketli günler yaşıyoruz. Bu arada kronikleşen sosyal sorunlarımızı ıskalıyoruz.

“Genç yaşta evlilik yapanların mağduriyetleri”, “İnanç ve medeniyetimizle uyuşmayan eğitim sistemi”, “Kürt sorunu”, “Nafaka mağdurları” ve “Elden giden gençliğimiz” kronikleşen sosyal sorunlarımızdan bazılarıdır.

 Bu yazımızda gençliğimizin acı tablosunu ve hal çareleri üzerine analiz yapmaya çalışacağız.

TÜİK verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 16`sı gençlerden oluşuyor. Bu yüzdeliğe göre Türkiye`de 15-24 yaş gurubundan yaklaşık 13 milyon gencimiz vardır.

Peki, istikbalimiz olan gençlerimiz ne haldedir?

Peşinen söyleyelim gençlerimizin bir kısmı elden gidiyor, adeta kırmızı alarm veriyor.

Ebeveyn ve büyüklere karşı saygı azalmış; tarih, kültür ve dini değerlerinden uzak bir gençlik yetişiyor. Modernizmin pençesinde bir o yana bir bu yana savrulan gençlerimiz basit hesapların kurbanı oluveriyorlar. 

Bir davaları, bir ideolojileri veya bir bakış açıları olmaktan ziyade geçici zevkler peşinde koşuyorlar. Daha acı olanı ise ne idüğü belli olmayan bir sporcuyu veya popüler zevatı kendilerine idol olarak kabul ediyorlar.

Gençliğin ihyası için çalışan ve bu konuda ciddi gayretler gösteren STK ve cemiyetler elbette vardır. Ancak 13 milyon gence nazaran bu rakam çok çok az olduğu gerçeği de unutmamak gerekir.

Tabi gençlerin bu duruma düşmesinin birinci sorumlusu batı yaşam tarzını ve batı eğitim modelini bize dikte edenlerdir. Ondan sonra ebeveynler ve gençlerdir.

Eğitim ve bilgi başta olmak üzere Batıdan ithal edilen her şey seküler merkezlidir. Gençliğimiz için batıdan alınan eğitim anlayışı ve yaşam modeli kendi inanç ve kültürümüzün mihenk taşına vurmadan mutlak doğru olarak kabul edildi ve ediliyor. Bu durum, gençliğimizin karanlığa doğru yol almalarının temel sebebidir.

Bu soruna ivedilikle bir hal çaresi bulunmalıdır. Herkes kendi çapında bu soruna el atmalı ve üzerine düşeni yapmalıdır.   

Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet ve diğer kurumlar gençlik üzerinde sağlıklı projeler geliştirmeli ve hayata geçirmelidir. Ayrıca dindar bir gençliğin yetişmesi konusunda çalışan STK ve cemiyetlere, siyasi iktidar sonuna kadar destek vermeli ve imkân oluşturmalıdır. Yoksa birkaç yıla kadar gençliğimiz tamamen elimizden kayıp gidecektir.

Yüzyıllardır hep aynı soru soruluyor “Ne olacak bu gençliğin hali?”

Evet, bugün biz de aynı soruyu sıkça birbirimize soruyoruz. Çünkü geçmişinden bihaber ve gelecek üzerinde bir planı olmayan bir gençlik var karşımızda. 

Tabii bunda kendi sorumluluk ve hatalarımızı görmesek bir çıkış da bulamayız. Önce biz toparlanalım ve elimizden gelen çabayı harcayalım. Sonrasını rabbimizin rahmet ve inayetinden dileyelim.