Göçmenlere çelme takan gazeteciler…

Onları boğulmaya terk eden Sahil Güvenlik Birimleri…

Onlara sınırlarını kapatan Devlet Başkanları, hükümetler…

Yukarıdaki cümleleri ve bu cümlelerin mücessem hali olan foto ve görüntüleri Neo-Faşist batı ülkelerinden işitirdik ve görürdük. Ancak benzer cümleler ve uygulamalar bizde de hortlamaya başladı.

 CHP’nin Bolu Belediye Başkanı’nın seçildikten sonraki ilk icraatı, “İlimizde yaşamakta olan yabancı uyruklu kişilere ayni ve nakdi yardım yapılmaması…” talimatını vermek oldu.

Demek ki ülke idaresi bu zihniyetin elinde olmuş olsaydı, aynı uygulamayı ülke genelinde de yaparlardı. Belki daha da ötesi, aslına rücû ederek CHP’nin geçmişteki faşist zalimliklerini tekrarlarlardı.

Düşünün! Yanı başınızda zulüm, katliam ve savaş var. Bu zulümden kaçan biçare çocuk, kadın ve yaşlılar var ve sen onları ülkene almayacaksın, yardım etmeyeceksin, el uzatmayacaksın.

İnsaf! el-insaf! Bu biçare mazlumlara el uzatmak insan olmanın gereğidir.  “Acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın” diyor Tolstoy.

Eğer onların çektiği acı ve ıstırapları hissetmiyorsanız insanlığınızdan bile şüphe etmelisiniz. Bu durumda, sizin deniyet sahibi Neo-Faşist Batı canavarlarından ne farkınız kalır.

Lafa geldi mi insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları diye mangalda kül bırakmayacaksınız. Uygulamaya da geldi mi “Onlardan bana ne” demeye getirip herkesi dışlayacaksınız. Üstelik övüne övüne medyada da haykıracaksınız.    

Peki, Bolu Belediyesi ne kadar Suriyeliye yardım ediyordu da, başkanın ilk icraatı o yardımları kesmek oldu?

 Resmi rakamlara göre Bolu’da 12 bin civarı yabancı var. Bunlardan sadece 2 bin 379’u Suriyelidir ve bunlardan da sadece 50 kişi Bolu belediyesinden yardım alıyor.

O halde Bay Başkan neden vaveyla koparıyor? Sanki Belediye yüz binlerce Suriyeliye ayni ve nakdi yardım yapıyormuş da, ilk icraatı o yardımları kesmek olmuş?

Doğrusu bu bir zihniyet meselesidir, aslında çok da şaşıracak bir durum yok ortada. Çünkü bu zihniyetin temsilcileri yakın tarihte çok daha büyük cürümler işlemiştir.

Hatırlayın bir taraftan “Allah Allah” diye toplumu cepheye çağıranlar iktidara geldiklerinde  “Allah” ismini yasakladılar. Ayet ve hadislerle toplumu yönlendirdiler, ancak başa geldiklerinde “Allah’ın kelamını ve Resulün hadislerini” gericilik olarak tanımladılar. Minarelerde “Hayye alel cihad!” diye çağrı yaptılar fakat köprüyü geçtikten sonra o minarelerde “Ezan-ı Muhammediye”yi suç saydılar…

Hâsılı, her şey aslına rücû eder. Muhacirleri aç bırakmak için kolları sıvayan zevat aslına rücû etmiştir o kadar.