Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık.

Âlem-i İslam`ın ihtilaflarla boğuşması ve İslam beldelerinin hüzünlü bekleyişleri yine son bulmadı.

Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Kahire… ve diğer Müslüman coğrafyalar ya fiili yada zihni olarak işgalleri devam ediyor.

Kâbe, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa`nın özgürlük beklentileri yine başka bayramlara kaldı.

Emperyalistlerin piyonu olan azınlıkların, halkı Müslüman olan Ülkelerdeki iktidarları daha da kavileşiyor.

Bu acı tabloya rağmen İslam âlemi olarak Kurban Bayramını idrak ettik.

Türkiye`deki bayramlara gelince, Ülkemizde fiili işgal olmasa da zihni işgal en üst seviyede devam ediyor. Artık bayramlarımız da sekülerleşmiş. Kimi milli bir gelenek kimi sıradan tatil günleri kimi de bir ritüel olarak bayrama bakıyor. Müslümanlar olarak iki bayramımızdan biri olan Kurban Bayramı günleri, aslından uzaklaşmış ve kapitalistlerin para kazandığı günlere dönüşmüştür.

Bayramlardan bahsederken Yusufilerden, Kurban Bayramından bahsederken de bayramın kurbanlarına değinmeden olmaz.

Yusufiler konusunu biraz geriden alalım. Bundan 30-40 yıl önce birçok konuda aynı düşünen ve aynı hedefe doğru yürüyen kişileri düşünün. Kimileri Kemalist düzenin hışmına uğradı, çeşitli desiselerle Hz. Yusuf`un mekânını mesken edinmek zorunda kaldı ve onlarca bayramdır zindan hayatı yaşıyorlar. Kimileri de süreç içinde düşe kalka iktidar oldu ve tam 16 yıldır da iktidardadırlar.

İktidarda olanlar, Kemalist düzenin hışmına uğrayan mağdur Yusufi kardeşleri  konusunda bir türlü muktedir ol(a)madılar. Mağduriyetlerinin giderilmesi için yıllardır bekleyen yaklaşık 600 Yusufi resmen ölüme terk edilmeye devam edildi. Aileleri artık iktidardan umutlarını kesmiş ve onları da Âdil-i mutlak olan Allah`a havale etmişler.

Buradan çağrıda bulunuyorum. Ey iktidarın başı Sayın Cumhurbaşkanı! Eğer siyasi hesaplardan dolayı mağdur Yusufiler ile ilgili bir adım atmıyorsanız veya teyide muhtaç bilgilerle görmemezlikten geliyorsanız Mahkeme-i Kübra`da hesabı çetin olacaktır bilesiniz. Yok, eğer mağduriyetlerden habersiz iseniz bu daha da vahim. Çünkü “Kenar-ı Dicle`de bir kurt kaparsa koyunu, Gelir de adl-i ilahi Ömer`den sorar onu” sözünü sizlere hatırlatmak isteriz. Bu kadarıyla yetinelim.

Bayramın kurbanlarına gelince: Onlar, Allah`ın davası uğruna nasıl kurban olunur ve bu dava uğruna nasıl bedel ödenir öğrettiler bizlere. Yasin, Hasan, Hüseyin ve Riyad`dan bahsediyorum.

Yaşıtları zevk ve sefa peşinde koşarken onlar kapı kapı ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtıyorlardı. Aylarca et bulamayan fakir ve miskinlere bir umut olmak için gayret ediyorlardı. Sonunda fedakârlık ve gayretlerini şahadetle taçlandırdılar. Rabbim şahadetinizi kabul etsin, kanınızı Müslümanların mazlumiyetine şahit kılsın ve katillerinize lanet etsin.