Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere Türkiye`deki muhafazakâr Kürtlerin, 24 Haziran seçimlerinde nasıl bir tutum içinde olacakları sık sık gündeme geliyor. Konu ile ilgili tartışma programları, analizler, yorumlar ve araştırma şirketlerinin tahminleri hepimizin malumudur.
Başta şu hususu belirtelim; Cumhuriyet tarihi boyunca sistemin zulmünü iliklerine kadar hisseden muhafazakâr Kürtler, her şeye rağmen “ümmet ve kardeşlik” ortak paydasını öncelemişlerdir. Türkiye tarihinde hangi parti Kürtlerin “dini ve dili” ile barışık olmuşsa, hep onlara destek vermiş, sahiplenmiş ve reylerini o yönde kullanmışlardır. Rahmetli Menderes, Özal ve Erbakan hoca bunun en somut örnekleridir.
Devletin sistematik olarak uyguladığı ret, inkâr ve asimilasyon politikalarından dolayı Kürtler, bazen “en azında inancımı yaşamaya engel olmuyor” gerekçesiyle bazen de “en azında dilimi inkâr etmiyor” gerekçesiyle farklı partileri de desteklediği olmuştur. Ancak şu an bu gerekçelerden sadece biri ile muhafazakâr Kürtlerin oylarını almaya yetmez. Kaldı ki yakın tarihe kadar alternatifsiz olan muhafazakâr Kürt seçmenleri artık alternatifsiz de değildirler.
Seçime giren bütün partilerin belli bir Kürt tabanı olduğu muhakkaktır. Ancak daha çok öne çıkan üç partiden bahsedeceğiz, HDP, AK PARTİ ve HÜDA PAR. Seçmenler nazarında bu üç partinin durumunu sırasıyla analiz etmeye çalışalım.
Kürt meselesinin çözümüne katkı sağlar amacıyla 7 Haziran seçimlerinde bu halk HDP`ye ciddi bir destek verdi. Ancak bu desteğin en fazla olduğu il ve ilçelerde çukur siyaseti hayata geçirildi ve binlerce Kürt genci alenen ölüme gönderildi. Bu durum halk nazarında şöyle yorumlandı: “Çözüme katkı sağlar amacıyla verdiğimiz oylar, gençlerimize kefen oluyor.” Bundan dolayı 5 ay sonra, yani 1 Kasım seçimlerinde ciddi bir oy kaybına uğramıştı.
Ayrıca mezkûr partinin, halkın inancıyla barışık olmaması, HÜDA PAR başta olmak üzere Kürdi parti ve hareketlerin uzattığı elin geri çevirmesi, topluma seküler bir yaşam tarzını dayatması ve tamamen kendini marjinal Türk soluna teslim etmesi halk nazarında ciddi bir sorunlar yumağı olarak algılanmıştır.
AK Parti`ye gelince; 15 Temmuz darbe girişimine kadar ciddi oranda muhafazakâr Kürtler, AK Parti`yi benimsemiş, artı ve eksisiyle kabullenmişti. Ancak 15 Temmuz`dan sonraki Türkçülük dili bir kırılma noktası oldu. Özellikle MHP ile ittifaktan sonra bu dil söylemden eyleme geçince artık bir devlet politikası oluverdi. Buna Irak Kürdistanı`nın referandumuna karşı İktidarın tavrı da eklenince muhafazakâr Kürtlerin bakış açısı ciddi olarak değişti.
Devletin başındakiler bu dili kullanınca bürokrasinin bütün evrelerine, yaklaşık bütün devlet kurumlarına artık faşizan bir dil egemen oldu. Bu durum muhafazakâr Kürtler tarafından şöyle yorumlanıyor; “Mevcut İktidar, önceki iktidarlar gibi alenen bizim dilimizi inkâr etmiyor. Ancak kullandığı dil ve devlet politikasıyla resmen bize Türkçülüğü dayatıyor.” Bütün bunlara İktidarın sadece Türk milliyetçileri ile ittifak yapması da eklenince 24 Haziran`da hayli zorlanacağı görülüyor.
Gelecek yazımızda HÜDA PAR`ı analiz etmeye çalışacağız inşallah.