Tüm ülke çapında infiale sebep olan Narin Güran olayı ve bu olayın gölgesi altında kalıp kendine yeterince yer bulamayan Tekirdağ’daki Sıla bebeğe yapılan iğrençlikler, herkesin oturup kendi kendisine; “Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz, nasıl bu hale geldik?” diye sorması ve bir sonuca varması gereken vahim hadiselerdir.
Bu iki olaya gelinceye kadar daha önce gündeme oturmuş benzer olayların da yaşandığına bakarak kamuoyuna yansımayan, basında yer almayan, adli vakalar arasına girmeyen nice benzer hadiselerin yaşandığını tahmin etmek güç değil. Her bir olay, ilk duyulduğunda infiale sebep olmuş, sebepler ve çözüm yolları üzerinde tartışmalar yaşanmış, cezai yaptırımların yetersizliğinden ve idamın gelmesi gerektiğinden bahsedilmiş, sonra unutulup gitmiştir. Son günlerdeki Narin Güran cinayeti ve Tekirdağ’daki Sıla bebek olayı da aynı akıbete uğrayacak gibi görünüyor.
Narin Güran olayı, bugüne kadar yaşanan vahim hadiselerden yeterince ders alınmadığını göstermektedir. Bu tür vakıaların neden yaşandığına dair sebepler üzerinde konuşulması gerekirken belli bir kesim, bu olayı bahane ederek daha başka Narinlerin de aynı akıbeti paylaşması için timsah gözyaşları döküp olayı bağlamından koparmakta ve istismar etmeye çalışmaktadır. Daha meselenin ne olduğu ve Narin’in hayatta olup olmadığı bilinmezken imamların, camilerin, Kur’an kurslarının, namazın hedef alınması, bu kesimlerin hiç de samimi olmadıklarını ortaya koymaktadır. Söz konusu malum çevreler, bu olayı İslam’a olan düşmanlıklarını kusmak için malzeme olarak kullandı ve toplumun sigortası olan Kur’an kurslarının kapatılması için bir kampanyaya dönüştürdü. CHP, DEM, laik ve Kemalist tayfa, bunlara müzahir olarak faaliyet gösteren görsel ve yazılı medya tek bir ağızdan aynı şeyleri tekrar etmekten ve İslam’a olan düşmanlıklarını kusmada Narin’in narin bedeni üzerinde tepinmekten utanmadılar. Ortaya attıkları yalanlar bir bir deşifre edilmesine ve tam aksi ispat edilmesine rağmen yüzleri kızarmadı ve iftiralarını, yalanlarını, İslam’a düşmanlıklarını sürdürmede hız kesmediler.
Aklı başında olan ve gerçekten Narin’e içi yanan hiç kimse, bu vakıayı siyasi malzeme olarak kullanma pespayeliğine düşmez. Ancak Narin’i kurtarmayı değil de Narin’in gittiği Kur’an kursunu ve camiyi hedef alanlar, köyü HÜDA PAR ile ilişkilendirip birtakım farklı imalarda bulunanlar, Narin’in katli üzerinden “Jin jîyan azadî” sloganları atarak İslam’a, şeriata, Kur’an’a ve Kur’an kurslarına düşmanlıklarını kusanlar bu pespayeliği dibine kadar yaşadılar.
Narin ve Tekirdağ’da yaşanan iğrenç olay bize bir kez daha gösterdi ki toplum, ahlaki ve vicdani olarak bir çöküntünün eşiğine gelmiştir. Burada şu tespiti yapmak yanlış olmayacaktır: Bu ahlaki çöküntünün asıl müsebbipleri ve Narin ile Tekirdağ’daki bebeğe yapılan iğrençliklerin asıl failleri, toplumun İslam’dan uzaklaşmasına, ahlaki olarak yozlaşmasına, çıplaklığın yaygınlaşmasına, fuhşiyatın alenileşmesi için imkân ve ortam hazırlanmasına, hasılı Allah’ın yasakladığı her ne varsa yapılması için allanıp pullanmasına yardım edenler, imkân sağlayanlar, parasal destek verenler, TV, gazete ve sosyal medyada ortam oluşturanlardan başkası değildir.
İslamsız ve ahlaksız bir toplum özlemi içinde olan malum çevreler; maneviyattan yoksun, imandan bihaber, Allah korkusundan uzak, haram ve günah kaygısı taşımayıp nefsinin arzularına uygun şekilde yaşayan, cinselliği hayatının gayesi bilen, nikâhsız birliktelikleri normal, ama helal nikâhı çağdışı gören bir gençliğin oluşmasına sebep oldular. Toplum, içine düştüğü bu ahlaki kırılmayı onarmadıkça, İslam’a bağlanmadıkça, sırtını döndüğü Kur’an’a, Sünnette, namaza yeniden sarılmadıkça bu tip hadiseler daha çok yaşanacak ve maalesef iki yaşındaki bebekler bile hayvani arzuların kurbanı olmaya devam edeceklerdir.