İçinde yaşadığımız zaman dilimi her türlü fesadın, kötülüğün, çirkefliğin, günahın, haramın açıkça işlendiği ve bunlara teşvik edildiği bir dönemdir. Gelişen teknoloji, sosyal medya ağları, iletişim araçlarının dünyayı küçük bir köye çevirdiği günümüzde çocuklarımızı muhafaza etmek, onları kötülüklerin pençesine düşmekten alıkoymak, İslam’ın belirlediği bir çerçeve içinde tutabilmek gittikçe zorlaşmaktadır.
Çocuklarının selametini düşünen her anne baba, günümüz dünyasında çocuklarını nasıl muhafaza edeceklerinin kaygı ve endişesini taşımaktalar. Özellikle kız çocuk sahibi olanların bu endişe ve kaygıları, yerini korkuya bırakmakta, kızlarının dünya ve ahiretleri için yürekleri, bir kuşun kalbi gibi pır pır atmaktadır. Kısıtlamalarla, engel koymalarla, yasaklamalarla çocukların muhafaza edilemeyeceğini artık öğrenmiş bulunmaktayız. Çareyi başka yerlerde aramak zorundayız, ama nerede?
Fesadın, artık ilkokullara kadar indiği sabit olan bir dönemin anne babaları olarak çocuklarımızı okula gönderirken elimiz yüreğimizde korkuyla beklemek zorunda kalmaktayız. Bir kenarda oturup çocukların okula gidiş gelişlerini gözlemleyen birisi, kız-erkek öğrenciler arasındaki ilişkileri, konuşma şekillerini, fiziksel temaslı şakalaşmalarını, karşılıklı yapılan bel altı esprileri, çoğunluğun içtiği sigaraları görüp fesadın ne kadar yaygınlık kazandığını çok daha iyi görebilir. Bu durum, sadece okullarla sınırlı olmayan, hayatın her alanında kendini gösteren, göre göre aşina olduğumuz ve kanıksadığımız kötülükler cinsindendir. Açıktan işlendiği için kötülükleri, günahları, haramları o kadar çok kanıksadık ki artık yanımızda işlenen münkeratlar dikkatimizi bile çekmiyor. Bırakın elimizle ya da dilimizle düzeltmeyi, neredeyse kalbimizle bile buğzetmeyecek hale gelmiş durumdayız.
Böyle bir zamanda ve ortamda çocuklarımızın, ama özellikle kızlarımızın muhafazası oldukça önem taşımaktadır. Gözlerimizin ışığı olan, dünyada kokladığımız cennet gülleri mesabesindeki kızlarımızı bu vahşetten korumak, onların hassas duygularının örselenmemesi için gayret göstermek, dünya ve ahiret mutluluklarını temin etmek elbette babaların görevidir. Bu görev, Yüce Dinimiz tarafından babalara yüklenen bir sorumluluktur.
Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselamın; “Her kim üç kız çocuğunu himaye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lütuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir” diye buyurması, kız çocuklarının yetiştirilmesine, onların korunup kollanmasına verilen önemi göstermektedir. Kişinin cennete girmesine vesile olan bu himaye, koruma ve kollama görevi, koruyucu bir kanat gibi her daim kızların üzerinde olmalıdır. Daha doğduğu andan itibaren babalarının sevgi, şefkat, ilgi ve alakasına muhtaç olan kız çocuklarının bu duygularını tatmin etmek ve sevgi konusunda cimrilik etmemek gerekmektedir. Çünkü her baba, kızlarının gözünde bir kahramandır ve kızlar en çok babaları tarafından sevilmek, ilgilenmek, değer görmek isterler.
Bütün çocuklarımızı İslami bir ahlak, edep ve ilimle donatma hususunda hassas olmamız ve gerekli ortamları hazırlamamız gerekir. Ancak bunun da onları korumada başlı başına yeterli gelmeyeceğini bilmeliyiz. Kızlarımızın fıtri duygularını, özellikle sevgiye olan açlıklarını gidermek lazımdır. Kızlarımıza gerekli özeni, sevgiyi ve ilgiyi göstermediğimizde, bunun açlığını başka yerlerde arayacakları ihtimalini göz ardı etmemeliyiz. Babalarının ve erkek kardeşlerinin sevgisinden ve ilgisinden mahrum olan kız çocukları, sevgiye ve ilgiye olan açlıklarını sosyal medyanın sanal dünyası içinde gidermenin yanlışlığına düşeceklerdir.
Hiçbir anne baba, gözlerinden sakındıkları, saçlarının teline zarar gelmesin diye canlarını feda edecekleri kızlarının yanlış bir yola girmelerini, haramın bir zerresinin dahi üzerlerine konmasını arzulamaz. O halde cenneti kazanmaya bedel olan himaye görevini, aynı zamanda sevgiyle, ilgiyle, değer vermeyle taçlandırarak kızlarımızın hem dünyada hem de ahirette mutlu olmalarını sağlamak için çaba göstermek zorundayız.