Terör rejimi katil israil, arkasında duran Batılı devletlerin çokluğuna güvenip önüne büyük hedefler koyarak Firavuni bir gururla girdiği Gazze’de tarihi bir hezimet yaşıyor. Kurulduğu 1948’den bu yana Arap devletleriyle yaptığı savaşlarda hep galip gelen ve topraklarını sürekli genişleterek Filistin’in neredeyse tamamını gasp eden işgal rejimi, bir avuç olarak gördüğü El-Kassam ve Kudüs Tugaylarını toptan yok etmek için girdiği Gazze’de mutlak bir mağlubiyeti iliklerine kadar yaşıyor. Kendisi, kayıplarını gizlese de Direniş gruplarının saat başı yayınladıkları videolara ve haberlere bakılınca asker kayıpları on binleri çoktan geçmiş durumdadır. “…Nice az topluluklar, Allah'ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir…” (Bakara: 249) ayetinin tecellisi bir kez daha yaşanıyor.
Siyonist terör şebekesi, büyük bir gurur ve debdebeyle girdiği Gazze’den, yaşadığı mağlubiyeti örtbas ederek ve yapabilirse hedeflerine ulaştığı imajı vererek çıkmanın hesaplarını yapıyor, ancak nasıl çıkacağını bilmiyor. Gazze’ye girişin kolay, ama çıkmanın zor, orada kalmanın ise kendileri için sonun başlangıcı olduğunu anlamış bulunuyorlar. Hiçbir hedefine ulaşamadan, üstelik on binlerce can kaybı vermiş, yüzlerce askeri aracı hurdaya dönmüş, ekonomisi büyük bir kayıp yaşamışken çıkması demek, dünyaya rezil olması ve şişirilmiş balonlarının patlaması demektir. ABD bunun farkında olduğundan israili kurtarmanın hesaplarını yapmaktadır. ABD’nin hazırladığı ateşkes planı, işgalci terör rejimini rezil olmaktan kurtarmak için hazırlanmış bir suni solunum, bir can suyu ve tutunacak dal mesabesindedir. ABD’nin 7 Ekim’den bu yana HAMAS’ın tamamen yok edilmesine yönelik işgalci katillere verdiği koşulsuz desteğe rağmen, israil ordusunun Gazze kumlarında tamamen yok edilmek üzere olduğunu görerek bir ateşkes planıyla ortaya atılması, aslında işgalci terör rejimi ile birlikte kendisinin de rezil olmasını önlemeye ve imajını kurtarmaya yönelik bir çıkış çabasıdır.
HAMAS ve İslami Cihad Mücahidlerinin, tüm imkansızlıklarına rağmen sadece Allah’a dayanarak girdikleri cihadı zaferle taçlandırmalarına çok az kaldı Allah’ın izniyle… Bu zaferde elbette Direniş gruplarının cihad aşkı, askeri tecrübeleri, meskûn mahal savaşı verirken uyguladıkları taktikleri, cesaretleri, Allah’a tevekkülleri vs. hepsi etkendir; ancak en önemli etkenin Gazze halkı olduğu unutulmamalıdır. Hiçbir direniş grubu, arkasında kendisini destekleyen bir halk olmadan asla başarılı olamaz.
Siyonist terör şebekesi, Gazze’nin her bir ferdinin en az Mücahidler kadar cesur, kahraman ve gözüpek olduğunu acı bir tecrübeyle anlamış oldu. Gazze halkının Mücahidlere koşulsuz desteği, imanı, inadı olmasaydı, Gazze halkı, üzerine yağdırılan bombalara, evlerinin yerle bir edilmesine, şehirlerinin altının üstüne getirilmesine, soykırıma uğratılmasına, açlık ve susuzluğa mahkûm edilmesine, her gün onlarcasının can vermesine rağmen Direniş’e destek vermeseydi, Gazze’nin kadınları bebeklerini toprağa verirken, erkekleri parçalanmış yavrularını toplarken “Artık yeter, teslim olun” demiş olsalardı terör rejimi israil hor ve hakir, rezil ve zelil bir şekilde Gazze’den çıkmanın ve kurtulmanın hesaplarını yapmazdı.
Bu zafer, kadını ve erkeğiyle, çocuğu ve ihtiyarıyla, sivili ve mücahidiyle, şehid ve gazisiyle, lider ve tebaasıyla bütün Gazze halkınındır. Bu zafer, Allah’a iman ve teslimiyetin, inanç ve iradenin, tevekkül ve sabrın, ölümü hayattan çok sevmenin, ahireti dünyaya tercih etmenin zaferidir. Bu zafer; zaferi Allah’tan, başarıyı Allah’tan, yardımı Allah’tan bilenlerin, “Attığında sen atmadın, fakat onu Allah attı” (Enfal: 17) diyerek mermiyi namluya sürenlerin zaferidir. Bu zafer, İslam ülkelerinin başındaki kukla yöneticilerin sessizliğine rağmen “Hasbunallahu we ni’mel vekil” diyen kahraman Gazze halkınındır. Zaferiniz mübarek olsun ey Gazze Halkı!