Hali pür melalimiz aşağıdaki hikâyeye benziyor.
Kör yılan ekinlerin biçilmesine yakın tarlada kendisine bir yuva yapmış ve orada yumurtlamış. Derken bir süre sonra yavruları yumurtadan çıkmış. Ama bir türlü hızlı sürünmeyi öğrenemedikleri için kör yılan çok üzgünmüş. Yiyecek aramaya giderken yavrularını sık sık uyarırmış:
Aman yavrularım gözünüzü dört açın. Yarın tarla sahibi gelince kulak verip ne konuştuklarını öğrenin. Biz de ona göre davranalım…
Kör yılan gidince, tarla sahibi ve oğlu gelmiş. Oğluna “Tamam, buğdaylar olgunlaşmış. Bugün git komşulara haber ver. Babam ekinleri biçmek için sizleri imeceye çağırıyor, de. Yarın erkenden orakları alsın gelsinler.` demiş.
Kör yılan yuvasına dönünce yavruları çiftçinin söylediklerini telaşla annelerine aktarmış.
‘Hiç korkmayın` demiş kör yılan ‘Yer değiştirmemiz için daha vakit var. Yarın yine dinleyin bakalım ne konuşacaklar?`
Ertesi gün tarla sahibi yine oğluyla birlikte gelmiş. ‘Ekinler çok olmuş. Artık bu halde bekletemeyiz. Gördün mü komşuların bize ettiğini? Git bari akrabalara haber ver, yarın sabah erkenden burada olsunlar.` Demiş.
Yavrular bu defa daha çok korkmuşlar. Anneleri gelince herşeyi anlatmışlar. Kör yılan yine aldırmamış. ‘Siz rahatınıza bakın` demiş. Yemlerini yiyip uyumuşlar…
Ertesi gün kör yılan gün doğmadan yiyecek toplamak için tekrar yola çıkmış. Bir süre sonra çiftçi ve oğlu gelmiş. Çiftçi gelip gidenin olmadığını görünce oğluna dönmüş:
‘Biz hata ettik oğlum` demiş. ‘Komşuya, akrabaya güvenmeyecektik. Dostun akrabanın da en iyisi insanın kendisidir oğlum. Kendi işimizi kendimiz görmeliydik demiş.
Akşam yuvasına dönen kör yılan bu haberi alınca: ‘Şimdi iş ciddi. Hemen buradan gidelim` demiş. Yavrularını peşine takıp terketmiş yuvasını.
Evet, Filistin`in hali çiftçinin haline ne kadar da benziyor.
1948`den beri Batı ülkelerinin bu arsız ve gaspçı yılan rejime karşı yaptırımlarda bulunmasını bekledik. Camp David`ler imzalandı, Oslo görüşmeleri yapıldı ama kör yılan(israil) bu yapılan görüşmelerin sadece zaman kazanma süreci olduğunu bildiği için zerre kadar geri adım atmadı. Hatta tabiri caizse yumurtladıkça yumurtladı, çoğaldıkça çoğaldı.
İslam işbirliği teşkilatı dün İstanbul`da toplandı. Yılanın mescide dadanması konuşuldu. Ne var ki 57 üyesi bulunan teşkilatın toplantısına 48 ülke katıldı. Bu 48 ülkenin ise sadece 16'sı devlet başkanı seviyesinde Kudüs meselesine hassasiyet gösterdi. (Bunların çoğu abdestli namazlıdır da)
Peki, ‘yardıma gidelim` diyebilen var mı?
Yapılan şey sadece kınama düzeyinde kaldıkça o tarlada milyonlarca yılan yuvası olmaya devam edecek.
Yılan, çiftçinin (Filistinliler) sahipsizliğini ve zayıflığını gördükçe kudurdukça kudurdu.
Dün tarla ile başlayan mesele sahipsizlikten dolayı çiftçinin evinin-barkının da işgal edilmesine kadar sürdü.
1917`de bir yuva bulayım diye yerleştiği toprakların sahibi gibi davranıyor.
Dahası yılan mescide de dadandı, ne var ki ehli kıble ülkelerin sadece 16`sı devlet başkanı sıfatı ile bu sorunu konuşmaya geldi.
Savaşalım dense herhalde meydanda 3 ülke kalmayacak.
Şimdi suç kimin yılanın mı; yardıma koşmayanın mı?