Saldırı altında olmak “değerlerinizin bir kısmından vazgeçme” gibi bir risk taşır.

Çünkü insanın beşeri yapısı saldırı esnasında misli ile ya da hiç değilse aynısı ile cevap verme üzerine kuruludur.

Sizin çocuklarınız öldürülürken düşmanın çocukları (rehineler) elinizde esir ise…

Bu durumda bu esirlere insanca muamele edebilmek için çok ama çok büyük bir şuur ve metanet gerekir.

Kur’an insanın beşer yönüne/zayıflığına dikkati çeker ve “Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin” der.

HAMAS’ın elindeki rehinelerin görüntüleri dünyaya “İslam Medeniyetinin savaş ahlakını” o kadar güzel gösterdi ki!

HAMAS yıllardır hem İslam düşmanları hem de bilinçsiz Müslümanlar eli ile kirletilen cihad kavramının “ne” olduğunu “nasıl” yapılması gerektiğini o kadar berrak bir şekilde gösterdi ki!

Savaşı bir sanatçı titizliği ile sürdürmek…

Kendini kaybetmemek…

Şunca büyük mezalime rağmen değerlerinden vazgeçmemek…

Büyük insanlık ilkelerine şu zor zamanda bile bağlı kalabilmek…

Gerçekten insanüstü bir manzara var ortada.

Selama durulması, şapka çıkarılması gereken bir durum!

Müslümanlar olarak İslam Medeniyetinin BATI/DOĞU… Bütün medeniyetlerden üstün olduğuna inanmış insanlarız.

Vahyin yapıtaşlarını inşa ettiği medeniyet ile kodlarında zaaflar bulunan beşeriyetin inşa edeceği medeniyetler asla bir olamazdı elbette!

Ama iddiamızın altını dolduracak somut veriler sunmakta zorlanıyorduk.

Zira gerek istihbarat örgütlerinin provokasyonları olsun, gerekse de İslam’ın cihad dilini ve mantığını tam anlamı ile çözemeyen hatta yer yer “bir kavme olan kininizden” uyarısını çözümleyememiş olanların yanlışları olsun… Cihad’ın “nedir’liği” ve “nasıl’lığı” konusunda kafa karışıklığı vardı.

Hatta Allah’ın (adalet sağlansın, mütecavizlerin önü kesilsin) diye emrettiği cihad kavramı (haşa) terörizm ile eşdeğer kılınmak istendi.

HAMAS, işte bu yıllardır üstüne çamur atılan kavramın aslında ne olduğunu mükemmel bir şekilde pratize etti, somutlaştırdı.

HAMAS’ın serbest bıraktığı rehinelerin yüzlerine tüm dünya dikkat kesilmiş durumda.

Yüzlerde farklı bir gülümseme var!

Bakışları o kadar derin ki!

Öyle derin bir aşkla bakıyorlar ki!

Bu kadar kısa bir sürede bu bakışların ortaya çıkmasını nasıl sağladınız?

Bence üzerinde kafa yorulması gereken cümle bu!

Vahyin, beşeri (hem de dünyada) ne kadar yüce bir makama taşıyabileceğinin ispatı olan kareler aynı zamanda HAMAS’ın sadece Gazze ve Kudüs’ü savunmadığının da delili oldu.

HAMAS, Müslümanlık fikriyatının şu yüzyılda bir medeniyet ve insanlık projesi olabileceğini, savaş anlarında bile değerlere sonuna kadar bağlı kalınabileceğini gösterdi.

Hani her savaş Batılıların değerlerinden vazgeçtiği bir turnusol kağıdına dönüşüyordu ya…

Şunu diyesim geliyor:

“Ey Batılı liderler! Akademisyenler, Suskun Aktivistler! Hukukçular! İnsan Hakları Savunucuları!

Muhammed Dayf’ın kapısına gidin de size insan hakları dersi versin.”