Deprem bölgesine girdiğimde gördüğüm manzara korkunçtu.
Övündüğümüz yollar karpuz gibi ikiye yarılmıştı
Hani şu kriz dönemlerinde gözyaşlarına aldırmadan "kendine başka bir ev bul" dediğimiz evler moloz yığını haline gelmişti.
Duvarlar çatlamış, kolonlar patlamış, ev sahibi ile kiracı aynı ateşin etrafında ısınır olmuştu
Kendisi ile övündüğümüz her şey yara almış FETÖ meselesinden sonra "artık işimize yaramaz" sandığımız cemaatler enkaza koşturmuştu
Tabiri caiz ise enkazda açan filizler oldular.
İşte bu filizlerden biri de Umut Kervanı'ydı. Hem gazeteci kimliğimizle hem de STK gönüllüsü olarak Adıyaman'a vardığımızda depremin vurduğu gönüldaşlarımızı gördük
Onlar da en ağırından felaketi yaşamışlardı ama kendilerini değil başkalarını düşünüyorlardı.
Depremde yakınlarını kaybedenler yaslarını tutarken Umut Kervanı gönüllülerinin yas tutacak zamanı bile yoktu.
Mithat Hoca Umut Kervanı gönüllüsü bir öğretmendi. Depremde yeğeni şehid verdiği halde, evi hasar aldığı halde ve 10 gün önce bir çocuğu dünyaya geldiği halde onun tek derdi yardım çalışmaları idi.
Muhammed Enes'ten nasıl bahsetmeyeyim!
İlçedeki evinde depremzedeleri ağırlıyor. Sabah deprem koordinasyon merkezine geldiğimde Muhammed Enes oradaydı. Akşam ayrıldığımda yine oradaydı. Yorgunluk yüzüne yuva yapmış gibiydi. Ama kendisine ısrarla "git bir gün dinlen, çocuklarınla zaman geçir, ben senin işlerini takip ederim" desem de yok ikna olmuyordu.
Bugün depremin 27. Günü ve Muhammed Enes gibi yüzlerce kişinin tek bir gün dinlendikleri yok.
Günde 16 saat acısı olan, ihtiyacı olan ve habire sizden yardım isteyen insanların dertlerini çözmeye çalışmak sanıldığı gibi kolay değil.
Bu işler stüdyo ortamlarında ahkâm kesmeye benzemiyor
Evleri hasar alanlar fellik fellik kiralık ev ararken Umut Kervanı gönüllülerinin gündeminde "acaba ramazan ayında halka nasıl yardım ederiz" var.
Biraz da halkı konuşmak gerekirse…
Yorgunlar, bitkinler, STK'lara müteşekkirler.
Umut Kervanına ayrı bir muhabbetleri var. Depremin ilk gününde devlet yokken siz vardınız diyorlar
Yazıyı camiadan hazzetmeyen, hatta nefret eden ve Umut Kervanının yardım seferberliğine katkı sunan bir depremzedenin sözleri ile bitireyim
(dünya görüşünüzden dolayı) sizi hiç sevmiyorum ama size çok güveniyorum.
Çünkü sizin nasıl koşturduğunuzu görüyorum, bundan dolayı yardımlarımı sizin aracılığınızla yapıyorum
Şaşırmayın!
Peygambere de öyle denmişti.
Ey Muhammed biz seni sevmiyoruz, söylediklerinizi kabul etmiyoruz ama emanetlerimizi de sana bırakıyoruz çünkü sen el eminsin, güvenilirsin.