7.Yüzyılın hemen başında Mekke’de başlayan bu yürüyüşü neden hakkettiği ölçüde sürdüremedik?
O yüzyıl şartlarında vahyin gerçekleştiği özgürlük devrimini kendimiz anlayamadığımız için başkalarına anlatabilme şansımız yoktu.
Belki biz siyer sürecine mistik yaklaştık. Belki yaşanılan her şeyi bir mucize sandık… her ne ise hakkı ile anlamadık.
Neyi mi anlamadık?
Mesela 20. Yüzyıla kadar -İslam Dünyası hariç- dünyanın hemen her tarafında sömürülen kadına verilen imkanları.
Onun özgürleştirilmesini…
7 yüzyılda kadına mirastan pay veren tek bir beşeri uygarlık gösterebilir misiniz.
Bırakın 7. Yüzyılı 20. Yüzyıla kadar bu gerçekleşmedi.
Devlet başkanı Halife Ömer mehir meselesinde devletin lehine bireyin aleyhine bir tasarrufta bulunmak istiyor.
Kadınlara verilen mehire 400 dirhem üst sınır getirmek istiyor. Bundan fazlası ise devletin maliyesine kalacak şekilde düzenleme yapmak istiyor ama Kureyş’ten bir kadın halifeye, Nisa suresinde Allahu Teala'nın, "… yüklerle mehir vermiş olsanız dahi, ondan hiçbir şeyi geri almayın" ayetini hatırlatıyor.
Halife geri adım atıyor.
İşte bu hukuk devletidir.
İşte bu İslam’ın kadını taşıdığı seviyedir ve günümüz şartlarında bile şu yukarıdaki mesele hala İslam Dünyasında yaşanamamaktadır.
Kadının biri İslam Devleti yöneticisinin bir uygulamasını -hem de kamusal alanda- eleştirse acaba toplumdan ya da liderden nasıl bir muamele görür.
Bugün İslam dünyasının asıl sorunu bu!
Özgürlükler konusunda, fikir hürriyeti konusunda, kendini beyan ve meşru itiraz konusundaki açmazlar.
İnsanlık tarihinin en büyük çelişkisi bize ait.
Çünkü Müslümanlar devletin, liderin eleştirilebildiği tarihsel süreci başlatanlar oldukları halde, yani meşru itiraz mekanizması kuranlar oldukları halde, bugün cumhuriyetle yönetilen devletler bile bir nevi saltanat günleri yaşıyorlar.
Muhtemelen bu otoriter tavır geçmişte saltanatın, son yüzyılda ise sosyalizmin bize etkisidir.
Ama net olan bir şey var….
İslam özgürlükler, hak adalet talepleri konusunda, ilerleme konusunda bırakın gerici olmayı küresel ortalamanın altında olmayı bile kabul etmez. O kadına da mı mirastan pay verilir diyen düşünceyi yıkmıştır.
O köle ile efendi bir sofrada mı oturacak diyen sapkınlığı yıktı.
O dönemin koşullarında kabilelerin sanal putu olan asabiyeyi ezip geçti.
Meşru ve ilerlemeci talepler konusunda İslam devrimcidir.
Müslümanlar sosyalizmin ve saltanatın damarlarımıza zerk ettiği otoriter, devletçi, bireyi ve özgürlükleri yok sayan anlayışından kurtulmadıkça, bizim liberal değerlerle olan çatışmada ileriye doğru yol almamız imkansızlaşır.