Sokaklarda ellerinde kamera-mikrofon halkı konuşturan gençlere hepimiz aşinayız.

Adına sokak röportajı denilen bir toplumsal dizayn süreci yaşıyoruz.

Korkunç bir çökertme operasyonu

Hatırlayalım bundan birkaç yıl önceydi

Elinde kamera mikrofon 15-16 yaşlardaki çocuklara “5 lira verirsem öpüşür müsünüz” diyen sapkını

Gerçi gözaltına altına alındı ama henüz ergenlik çağındaki erkek çocukları hedef alan bu saldırıyı ıskaladık

Sonra sokağa “kutsalları hedef alan projeler” ard arda baş gösterdi.

Bize basit, sıradan gibi gelen sokak röportajları ile sosyal dokumuzun hedef alındığını -hala- göremiyoruz. Büyükşehirlerde Araplar konuşmaya korkuyor.

Korkunç bir şey bu

Oysa  tüm röportajlarda ana motto “ben özgürüm, bana kimse karışamaz” cümleleri değil miydi?

Arab’a gelince işlemeyen özgürlük “içeridekine, yani TC vatandaşlarına” sınırsız bir şekilde veriliyor

Hayvanlar arasında bile birlikte yaşamadan kaynaklı yasalar varken sokak “sınırsız özgürlük” mesajları veriyor.

“İstediğin gibi giyin! göbeğin açık kalsın! istersen çıplak gez! kimse sana karışamaz… ”

Size basit gibi gelebilir; ama genç nesil o “sınırsız özgürlük mottosundan” o kadar çok etkileniyor ki anne babasının en ufak bir kısıtlamasını “zindana düşmek gibi görüyor”

Genç kuşaktaki şu isyan halinin, şu “kızdırmayın intihar edeyim” şoke edici sözlerinin doğum yeri sokak röportajlarıdır.

Sokak kendi neslini yetiştiriyor.

İntihara meyilli..

İntihara meyilli, her olay ve duruma madde merkezli bakan, çıkar ile vicdanı arasında kalınca tereddütsüz çıkarlarını tercih eden, acıma, merhamet duygusundan sıyrılmış, kahkaha ile gözyaşı arasında hızla gidip gelen, duyguları -İstanbul’un havası gibi- hızla değişen bir nesil!

Z kuşağı diye tanımladıkları çocukları, babaları, amcaları hatta dedeleri yaştakilere en çirkin bir şekilde saygısızca konuşmaya iten bir operasyonun içindeyiz.

Gülüp geçsek de bunun bir sosyal değişim olduğunu fark edemiyoruz

Saygı mefhumunu kaybeden bir toplum, birlikte yaşama duygusunu da kaybeder.

Birlikte yaşama kültürü yok olunca insan insanın kurduna dönüşür.

Peki şu durumda dindarlar, cemaatler, islami oluşumlar ne yapmalı?

Derhal sokaklara inmeliyiz?

Sokak röportajlarında bulunmalı ve kitleye insan olduğunu, Müslüman olduğunu, beşeri hayvandan ayıran en önemli özelliklerden birinin de merhamet ve sevgi olduğunu sokağın gündemine sokmalıyız.

Merhamet ve kardeşliği işleyen kısa filmler çekebilmeliyiz.

Bunu yapamasak, merhameti genç yüreklerin gönlüne sokamazsak; geleceğimiz zeki; ama merhametsiz, bilgili; ama vahşi, paralı; ama doyumsuz bir neslin elinde yok olacak.

Kabul edin ya da etmeyin

Sokak Röportajları bir toplumsal dönüşüm merkezi gibi işliyor, çökertiyor, göçertiyor