Sevgili ortaçağ dinozorları bu yazım sizi üzebilir ama beyninizdeki örümceklerden kurtulmanız için yazmalıyım.

Mustafa Kemal Atatürk bir faniydi, senin benim gibi bir faniydi. O bir beşerdi yani aynı zamanda şaşardı da. Nefes alır nefes verirdi. Yerdi, içerdi, ağlardı, gülerdi, gezerdi, tozardı...

Mustafa Kemal’i bir kadın doğurdu. Gerçi hiç çocuğu olmadı ama, olabilirdi.

Hastalandığında, misal siroz olduğunda çok acı çekti. İnim inim inliyordu zaman zaman…

Zorunuza gitse de gitmese de o bir beşerdi.

Bizden ve çocuklarımızdan ona tapmamızı bekliyorsunuz ama… sakın! Artık uyanın şu hayal aleminden, olmayacak şeylerin hayallerini kurmaktan vazgeçin..

Kendinizi kaptırdığınız bu hal için batı dilinde Mistifikasyon diyorlar… Sizden Mustafa Kemal’in bir tanrı olmadığı gerçeğini sakladılar ve üzülmeyesiniz diye size söylemediler. Size acı gelebilir ama gerçek bu. O bir tanrı değil!

Evet sevgili dinozoroslar ve onların yaveleri!

10 Kasım törenlerinde Türkiye’nin pek çok okulunda öğrencileri Mustafa Kemal’in resmine secde ettirerek bir şey kazanamazsınız, kazanamayacaksınız.

Cumhuriyetin ilk yıllarında şair ve yazarlar eli ile başlatılan putlaştırma ritüelini şimdilerde Milli Eğitim üzerinden sürdürmeye çalışan dinozorlaradır sözümüz… vazgeçin… Sizin taptıklarınıza tapmayacağız.

Bu halk Müslümandır ve Müslümanlık Allah’tan gayrısına secde etmeme dinidir. Biz Hristiyanların yaptığı gibi peygamberleri dahi Allah’ın otoritesindeki ortaklar olarak kabul etmeyiz.

Sizin dedeleriniz Moiz Cohen’in mektebinden geçmiş, Hakimiyeti Milliye okumuş adamlardı.

Moiz Cohen sahte bir din/sahte bir peygamber uydurdu, sizin dedeleriniz ona kandı… Dedeleriniz babalarınıza, babalarınız size masallar anlattı. İnsanın insana tapabileceğine dair masallar… Sahte din masalları…

“Türk’ün nefesinden yeni bir din yarat” diyen adamlar besledi zihninizi…

Sonuçta sizin dedeleriniz Kemalettin Kamu şiiri ile beslenmiş “Kabe Arabın olsun, Çankaya bize yeter” demiş adamlardır.

Şiir diye Yusuf Ziya Ortaç’ın küfrünü okudu babalarınız. Hakimiyeti Milliye’de Aka Gündüz’ün şirkini bellettiler dedelerinize/babalarınıza…

Aka Gündüz hani şu (haşa summe haşa) “Atatürk’ün tapkınıyız! […] Her şeyde Atatürk, Yerde O! Gökte O! Denizde O! var da O! yok da O! her şeyde O! Atatürk! […] Yerdedir, göktedir, sudadır, alandadır, diktedir, pusudadır. Görünmezi görür! Bilinmezi bilir! duyulmazı duyar! Sezilmezi sezer, ezilmezi ezer! Her şeyde Atatürk! Elimizi yüzümüze, gönlümüzü özümüze kapıyoruz. Biz sana tapıyoruz! Biz sana tapıyoruz! […] Varsın, Teksin, Yaratansın! Sana bağlanmayanlar utansın!” diyen ve bu sözlerden sonra milletvekili payesi alan Aka Gündüz.

Sonra sizin dedeleriniz Cumhuriyet okuruydu. Ve cumhuriyet gazetesinde yazardı “Atatürk yarım bir ilahtır” diye…Dedeniz o safsatalara inanır, çocuklarına yani babalarınıza anlatırdı. Babalarınız da sizi zehirledi. Ama kusura bakmayın öğretmen de olsanız müdür de olsanız çocuklarımızın bir insan, bir beşer, hastalanan, acı çeken, acziyete düşen, hayal kuran, nefes alıp veren bizim gibi bir insana tapmasına asla izin vermeyeceğiz.

Biz Allah’tan gayrısına tapmanın müşriklik olduğunu biliriz. Kendimizi ve ailemizi cehennemden korumak zorunda olduğumuzu da biliriz.

Çekin o ellerinizi çocuklarımızın üzerinden…