Bıyıkları henüz yeni terlemiş gençlerdi onlar. Devletin olmadığı(ya da şeklen olduğu) , kaosun egemen kılınmaya çalışıldığı topraklarda doğmayı kendileri tercih etmiş değildi. Bir tercihleri var idiyse bu da Müslümanca yaşamaktı…
Ve bu tercihlerinden dolayı PKK`nın saldırılarına uğramışlardı. Evlerine roketler atılan mı dersiniz, yollarına mayın döşenenler mi ararsınız…
Aylarca, hatta yıllarca korkunç boykotlara maruz kaldılar.
Devletin vergi toplama memurluğu yaptığı, denetimin geceleri PKK`da gündüzleri devlette olduğu topraklarda hem devlet ile hem PKK ile aynı çizgide olmamanın korkunç sonuçlarını yaşadılar…
Evet Marksist değillerdi ve olmayacaklardı…
Kimi bir avuç sofik dedi onlara kimi Hizbullah dedi, PKK ise kendisine ve devlete rağmen farklı bir dil geliştiren bu gençlere “kontra” demeyi tercih etti.
Evet Marksist olmadıkları gibi Kemalist de değillerdi…
Marksist olmadıkları için ve PKK`nın ya bize katılırsınız ya buradan gidersiniz ya da hepinizi öldürürüz tehditlerine karşı direndiler…
Bazen (Susa Camii`nde olduğu gibi) camide katledildiler.
Bazen minibüsleri tarandı, bazen evlerinin duvarına PKK`nın roket(ler)i saplandı.
Kedi bile sıkıştırıldığında savunma durumuna geçer ya… İmha edilmeye çalışıldıklarını görünce PKK`ya karşı nefs-i müdafaada bulundular.
Gün geldi devran döndü. Devleti ele geçiren akıl (Abdullah Öcalan yakalandığı için) Marksist örgütün sorun olmaktan çıktığını düşündü ve bu gençlere(kamuoyundaki ismi ile Hizbullah) operasyon yapmaya başladı. Oysa o süreçte Hizbullah`ın ne PKK ile ne de devletle bir çatışması yoktu.
Binlerce genç gözaltına alındı ve bu dosyadan yargılananların ifadesi ile “korkunç işkencelere uğradık, gözlerimizi kapattılar ve önümüze koydukları belgeler için “imzala” diye baskı uyguladılar”
İmzalamasalar tekrar işkence göreceklerdi.
Bir Dönemin Tanıkları programını yaptığım dönemlerde pek çok kişi ile ropörtaj yaptım. Anladığım kadarı ile o kadar yoğun ve korkunç işkenceler yapılmış ki “insanlar işkenceden kurtulmak için yapmadığı suçları bile üstlenmek zorunda kalmış”
Marksist olmadığın için roket ve mayınla saldırıya uğra!
Kemalist olmadığın için korkunç işkencelerle önüne getirilen sözde itirafı imzala!
Ülke değişti diyoruz!
El hak değişen çok şey var.
Peki o bıyıkları yeni terlemiş gençlerin kaç tanesinin suçsuz bir şekilde cezaevinde tutulduğu bizi hiç ilgilendirmeyecek mi?
Nefsi savunma halinde iken (ki bu durum devletin acziyetidir. Aslında devlet bu durum için özür dilemelidir vatandaşından) öldürmese ölecek durumda olan bir insan daha kaç on yıl içerde kalmalı?
Ceza indirimi düzenlemesinden bıyıkları henüz terlemiş bir durumda zindana girip şu an saçlarına aklar üşüşmüş insanlar faydalanmayacaksa ‘Kemalizm hala devlet ideolojisi` desek ağır mı kaçar?
Oysa hiçbir devletin ideolojiye ihtiyacı yoktur. Uzun ömürlü ve sıhhatli olmak istiyorsa bir devlet onun tek gıdası adalettir.