Star gazetesinin attığı 2 manşeti hiç unutmadım.

Bir tanesi Kürtlere hakaret içerikli “Kerkürt valisi” diğeri ise İbda gençlerinin komutan dediği Salih Mirzabeyoğlu`nun işkence görmüş fotoğrafı ile dalga geçen manşet idi.

Mirzabeyoğlu`nun işkence gören fotoğrafı üzerinden mizah üretmeye çalışan hangi ahlaksızdı elbette yazımızın konusu değil. Bu ramazan ayında sefil insanlardan bahsetmek yerine asil insanları konuşmayı tercih ediyorum.

Ağır işkenceler gördü, yıllarını zindanlarda geçirdi. Telegram işkencesini ilk kez Mirzabeyoğlu meselesinde duydum. Kendi döneminin asil insanıydı. Fikirlerine katılırsınız ya da katılmazsınız mücadele adamıydı. Statik değil; dinamikti.

Gözaltında ve sonrasında yaşadığı işkenceler, psikolojik baskılar medyaya yansısa da önlem alan ya da Mirzabeyoğlu`nun hukukunu savunan olmadı.

2014 yılında tahliye olması ile yeniden gündeme geldi. Fakat Türkiye bir nebze değişmişti. Kamuoyu baskısı artık işlemiyordu.2016 yılında yeniden yargılanan merhum komutan yargılama sonrasında beraat etti.

Star gazetesinin dalga geçerek manşet yaptığı Mirzabeyoğlu`nun beyin ölümü 10 gün önce gerçekleşmişti. Dün Rahman`a yürüdü. Rabbim rahmet eylesin

Onun yargılandığı “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" sihirli kelimesinin yorumlanmasından dolayı hala cezaevinde pek çok tutuklu var. Onları da Unutmayalım/unutturmayalım…

***

Bizim (İslam ümmeti) ile onlar (Yahudiler) arasındaki temel fark bu…

Onlar planlı hareket eder biz ise reaksiyoneriz… Oysa planlı olanlar başarılı oluyor.

Misal ABD`nin 14 Mayıs`ta elçiliğini oraya taşıyacağını bilmeyen-duymayan var mıydı? Hayır. Peki, İslam dünyasında bu konuda ciddi bir tavır/duruş var mıydı? Yine Hayır…

O halde İslam dünyası tepkiselliğini terk etmeden planlı olmanın da yollarını bulmalıdır. Zira tepki sahibi olmak da önemlidir. Tepki, varlık/var olma belirtisidir. Tepki vermek meselenin hissi boyutudur ve önemlidir... Lakin hiçbir mesele sadece hissi yaklaşımlarla çözülmez. İslam dünyası kısa, orta ve uzun vadede bir Kudüs planı ortaya koymalı.

***

"Büyüyünce kaleci olmayı hayal ediyordum. Ama bacağımı kaybettikten sonra bu hayalimi tekrar gözden geçirmem gerekiyor. Artık koltuk değneklerinin desteği olmadan ayakta duramıyorum."

Bu sözler 11 yaşındaki Filistinli çocuk Gazzeli Abdurrahman Nevfel`e ait.

17 Nisan salı günü işgal askerlerinin kurşunları ile bir bacağını kaybetti.

Siyonistler onu bacaklarından vurarak onu sevdasından uzaklaştıracaklarını sandılar oysa Abdurrahman artık top sektiremeyecek, belki kalecilik yapamayacak ama emin olun Filistin davasının peşinden koşturacak…

Çünkü o Şeyh Ahmet Yasinlerin tekerlekli sandalyedeki mücadelesini okudu… İbrahim Ebu Süreyya`nın tekerlekli sandalyedeki direnişine gözleriyle şahid oldu…

Fadi Ebu Salah`ın 2 bacağı olmadan nasıl zalime karşı dikildiğinin şahidi…

Abdurrahman`ı bacağından değil kafasından vursanız ne çare…

Filistinlileri ayakta tutanın kan, et, iskelet ve sinir sistemi olduğunu mu sanıyorsunuz?